19 Kasım 2010 Cuma

YAZILIKAYA'DA ETİ'LER / II

Diğer bir eserde (1), Eti Kılıç tanrısı olarak tanımlanan figür, elindeki iki aslan betimini baş aşağı olacak şekilde tutuyor. Göğsü, sanki ortadan ikiye ayrılmış gibi. Sanatçı, aynı hayvana ait iki ayrı betim oluşturmuş. Ters yönlere gider şekilde gösterilmiş hayvanların, toprağı eşeleyip çöküntülere neden olan porsuklar olduğunu anlamak zor değil. Başları sağa ve sola bakan porsuklar sinirli ve kükrer durumdalar. Büyük tufana neden olan Apollon karneios (Marduk), yani volkanik olaylar, toprak altını işleyen bu hayvanlarla ifade edilmiş. Volkanik püskürüklerle Büyük sel olayının, batıdan doğuya tüm Kem-MU ülkesini etkilediği ortadadır. Porsukların gövdeleri üzerinde en dikkat çekici özellik, aynı Aztek tanrısı Viracocha’nın pantolonu üzerinde gördüğümüz, daireler içinde betimlenmiş kent motiflerinin varlığıdır. Sağdaki porsuğun gövdesindeki dairelerden sol üsttekinin ortasında Güneş çarkı (svastika), bunun altındaki çemberin ortasında ise küçük bir daire daha var. Soldaki porsuğun üzerinde de var olan kent motiflerinden birinde, çok köşeli geometrik bir bezemenin varlığı seçilebilmektedir. Sağa (doğu) ve sola (batı) doğru giden porsuklar, Kem-MU uzantısındaki şehirlerin, dolayısıyla bu şehirlerde yaşayan insanların da ikiye ayrıldığını betimlemektedir. Günümüzdeki bir sanatçının, bu denli ayrıntılı ve karmaşık olayları, bir tek eserde ve bu kadar başarılı afişe edebileceğini, doğrusu pek sanmıyoruz. Binlerce yıl sonrasında yaşayacak insanlara, günümüzdeki karmaşık olayları bu denli somut verilerle aktarabilmek, oldukça zor olsa gerektir.


Eti’lerin Nuh tasvirinden ayrıntı. Göğsü üzerinde taşıdığı porsukların sırt ve göğüslerinde, Kem-MU doğrultusundaki kentleri ifade eden sembollerden ayrıntı görünüm. Eti’lerin buradaki Nuh tasvirinde, göğüs hizasında (kalbinin üstünde) tasvir edilmiş. Tanrı Djehuti’nin, Büyük tufanda ikiye (doğu ve batı) ayrılmış kutsal sekiz kent sembollerini, Sümerlerin Marduk betimiyle, Maya, Aztek ve İnka’ların Quetzalcoatl ve Viracocha olarak adlandırdıkları tanrı heykellerinin üzerinde tasvir edilmiş kent sembollerine ait betimlerle karşılaştırınız.[18]


Büyük olasılıkla,  doğal aşınmalar nedeniyle, çemberler içindeki motifler günümüze tam olarak ulaşamamıştır. Her şeye karşın, yerinde ve dikkatlice yapılacak çalışmalarla, daha ayrıntılı bilgilerin elde edilebileceği sanısındayız. İnka tanrısı Viracocha’nın pantalonundaki motiflere benzer şekilde olduğu saptanabilen Güneş çarkı (svastika-haç) biçemindeki işlemeler, Hıristiyanlık sembolü zannedilmesi nedeniyle zarar görmüş olabilir. Biz, sağdaki porsuğun gövdesinde üç adet içiçe çember şeklinde dairesel motiflerle, bunların içindeki geometrik bir takım desenler yanında, tam ortalarındaki küçük çemberlerin içinde iki adet (x), ve bir adet (+) Güneş çarkı; soldaki porsuğun sırtında, bir çemberin içinde görebildiğimiz geometrik desenlerin neredeyse tamamını, bir diğerinin ise yalnızca iç çemberini saptayabildik.

a. Tutankhamon’un ölü maskı. Yaklaşık İÖ 1330. Maskın alnı üzerinde Keşiş akbaba ve kobra yılanından oluşan Wadjet görülüyor. b. Kobra yılanının açık görünümü.
b.(i304.photobucket.com/.../SOUL1BNS/wadjet.gif).

Kabartmada dikkati çeken akbaba ve kobra yılanı tasvirleriyle, aynı IV. Tudhaliya kabartmasında tanrı Sarruma’nın elini uzattığı önündeki sembole benzer biçimi, Aztek tanrısı Quetzalcoatl’ın  (Quetzalcōhuātl-Nahuatl-Aztek’lerin Nuh’u)  ikiz yılanlar betiminde de görmemiz, son derece ilgi çekicidir. Tasvirde, tanrının her iki elinde tuttuğu çubuğun uçlarında tasvir edilen akbaba ve yılan betimlerini doğru konumlandırmamız için, çubukları saat yönünde çevirerek yatay duruma getirmemiz gerekiyor.
                          
Bu durumda, çubuğun uçlarındaki akbaba ve yılan tasvirlerinden yılanlar sağda, akbabalar ise solda, yani Mısır ve Eti’lerde saptadığımız gerçek konumlarını almaktadırlar. Aynı işlem aksi yönde yapıldığında,  sol elinde tuttuğu çubukta yılanın başı ters dönüyor (= yani batıda yılan yok); sağ çubukta ise akbabanın başı ters dönüyor (= doğuda akbaba yok). Bu konumdaki tasvirde anlatılmak istenen, bize göre sol çubuktaki hayvan tasvirlerinin, Nuh tufanı öncesini, sağ çubuktaki tasvirlerin ise Büyük tufan sonrasını ifade ettiğidir. Bu çerçevede, sol elinde tuttuğu yılanın ikiye ayrılmış olarak betimlenmiş olması, Kem’in doğusunun zarara uğradığını göstermektedir. Yani sel suları, Tarım havzasının batısına geçmemiş, buraları sağlam kalmış, ancak Kem’in doğu bölgesi çok zarar görmüş. Tasvir bize açıkça, İÖ 4000-3500 yılları arasında Uzak Doğu’da oluşmuş müthiş bir faciayı, yani Marduk ve sonrasında doğan Büyük tufan olayında, Kem’in ikiye ayrıldığına işaret etmektedir. Bu çerçevede Maya, Aztek ve İnka’ların ana yurtlarının da, Asya’da Kem bölgesi olduğunu, Amerika’ya buradan göçtüklerini söylememize gerek olduğunu sanmıyoruz.


a= Tutankhamon’un maskı üzerindeki, solda (Khem’in batısı) Keşiş akbaba ve sağda (Khem’in doğusu) kobra yılanı Naja naja oxiana’dan ayrıntı; b= Khem (Ra’nın) gözünden detay: 1. Nekhbet (bugün de Taklamakan’ın batısında yaşayan Keşiş akbaba); 2. Tanrı dağları; 3. Wadjet (Taklamakan’ın doğusunda yaşayan Naja naja oxiana-kobra yılanı). Her ikisi, Tanrının gözünü koruyan kutsal hayvanlar olarak kabul görmüş; 4. Altın (Sumir-Sumeru) dağları (gözün alt çizgisi-Altun Yaruk); 5. Hindikuş dağları; 6. Karanlık dağları; 7. Karakurum-Tibet platosu aralığı.
a. (www.egyptpyramidhistory.com/.../wadjet.jpg).
b. (www.egyptpyramidhistory.com/egyptian_cults/im...). Uyarlama. (Arş. Res.).

a= Aslanlardan soldakinin ön ayağı akbaba, arka ayağı kobra yılanı; sağdakinin ön ayağı kobra yılanı, arka ayağı ise akbaba olarak tasvir edilmiş.[19] Her iki aslanın başlarındaki diademlerin tepe noktasında yer alan nesneler Mısır’daki Wadjet (Naja naja oxiana-kobra yılanı) olabilir. Yani Eti’ler Orta Asya’daki Kem’den (Khem) Mu’ya (Japon adaları) kadar olan bölgedeki (Khem-Mu) Büyük tufandan, bu iki kutsal hayvanın verdiği güç ve hızla aslanlar gibi (kahramanca) kaçmışlar; b= Aztek tanrısı Quetzalcoatl’ın (Aztek’lerin Nuh’u) bir betiminde, Nergal’in betimine benzer şekilde, her iki yana uzattığı ellerinde, bir tarafı akbaba, diğer tarafı kobra yılanı şeklindeki tasvirleri tuttuğunu görüyoruz. Aynı kökenden kaynaklanan betimlerdeki ortak özellikleri yadsımak olanaksızdır.[20]
b. False Gospel in the Stars: Scorpio: (www.watch.pair.com/scorpio.html-81k).

IV. Tudhaliya (2) ve solunda Kılıç tanrısı (1) olarak tanımlanan yüksek kabartmalar.[21]


Kılıç tanrı değil, Nuh (Noah)[22]
IV. Tudhaliya kabartmasının (2) solunda gördüğümüz ve Kılıç tanrı olarak tanımlanmış kabartmanın (1), Eti’lerin mitoslarına ait, kökenden gelen tüm inançlarını sergilediği anlaşılıyor. Buradaki ana figürün Nuh olduğunu şöyle anlıyoruz; figürün iki elinde tuttuğu aslanlardan bize göre soldaki, batıya göç edenleri; sağdaki ise doğuya göç edenleri simgelemektedir. Ana figür ise, sola, yani batıya bakarak göç ettiği yönü işaret ediyor.  Tasvirde dikkati çeken en önemli özelliklerden biri, aslanların ayaklarıdır. Arka ayaklarının şekilleri tam olarak anlaşılamıyorsa da, soldaki aslanın ön ayağı kobra; sağdaki aslanın ön ayağı ise akbaba biçiminde tasvir edilmiş. Yani Kem insanları ikiye ayrılmış. Kimi batıya, kimi ise doğuya göç etmişler. Her iki aslan da Kem bölgesi halkını ve oradan iki zıt yöne doğru aslanlar gibi kaçışı sembolize ediyorlar.[23]

Eti’ler, bölgeden ayrılmalarına karşın sembollerini akıllarından çıkaramayıp, her yere taşımışlar. Ayrılık, onları ayırmamış. En altta kılıç olarak yorumlanmış nesnenin, kılıç olmadığı anlaşılıyor. Nuh dahil tüm figürler, tanrıça Tykhe gibi bir geminin pruvası üzerinde tasvir edilmişler. Pruva kısa da olsa, aynı bir gemide olduğu gibi, gerideki gövdeye doğru genişleyerek uzanır şekilde betimlenmiş. Yani Eti’ler Anadolu’ya, tıpkı Etiyopya’lılar (Aithiop’lar-Auseia’lılar) ve Mısırlılar gibi zorunlu bir deniz seyahati sonunda ulaşmışlar. Dolayısıyla betimdeki ana figürün bir kılıç tanrısı değil, tam olarak Nuh’un tasviri olduğunu anlıyoruz. Tasvir, gerek işçilik ve gerekse kompozisyon ve ifade açısından mükemmeldir. Eti sanatçısının, Nuh’u sağa (doğu) doğru bakarken göstererek, onun doğuya doğru seyahat ettiğini anlatmayı ihmal etmemiş olması da, sanatsal ifade açısından ayrıca övgüye değerdir.[24]

Yukarıdaki ilk resimde (a), Eti Kılıç tanrısı olarak tanımlanmış Nergal betiminde:  En altta, kılıç olduğu savlanan geminin pruvası tasviriyle (A), deniz yolculuğu yapıldığına işaret edilmiş. Göğsündeki Porsuk’un üzerindeki dairesel betimlerle, aslanların elleri ve ayaklarını; İnka tanrısı Viracocha’nın ellerinde taşıdığı kutsal Kem’in Gorgo, akbaba ve yılan tasvirleriyle pantolonu üzerindeki dairesel sekiz kutsal kent betimlerini karşılaştırınız (b).
a. (www.pbhase.com/dosseman/yazilikaya).

Nuh’un ayaklarından tuttuğu aslanların açılımı: Kabartmada, batıya göç edenler kobrayı; doğuya göç edenler de akbabayı beraberlerinde götürmüşler. Yani, kobra akbabasız, akbaba kobrasız kalmamış, birbirlerine sıkı sıkıya bağlı kalıp Kem-MU’yu asla unutmamışlar. Uyarlama. (Arş. Res.).

Eti tanrı, tanrıça ve krallarının tasvir edildiği kabartmalarda, Hurri etkisini görmemek olanaksızdır. Dolayısıyla, Hurri ülkesinden gelen kraliçe Puduhepa’nın Eti’ler üzerindeki gücünü göstermekte ve bu döneme ait oldukları hakkında genel bir kanı oluşturmaktadır. Bu durum, kuşkulardan öte, IV. Tudhaliya’nın, annesi Puduhepa’nın dini olan Hurri dinini (geçmişe ait gerçekler) öğrenmesinin ardından, Eti devlet kültünü Hurri töre, adet ve geleneklerine göre yeniden düzenlediğini göstermekte olmalıdır. Bu bağlamda, yukarıda anlatılan tüm ayrıntıların, Hurri’ler için de geçerli olduğu ortadadır. Diğer tarafta, Eski krallık döneminden (İÖ  1750-1500), İmparatorluk dönemine (1430-1180) kadar süregelen Eti kartalı sembolünün, IV. Tudhaliya döneminde Yazılıkaya’daki Küçük galeride, yerini İkiz yılanlar ve akbaba sembollerine bırakması, onların unuttukları geçmişlerinin, Puduhepa’nın şahsında  Hurri’ler tarafından hatırlatıldığına işaret etmekte olmalıdır.
a= Kem’in (Khem- Ra’nın gözü-Utchat-Nekhbet) batı ucunu korumakla görevli Keşiş akbaba (Monk vulture); b, c= Aynı bölgenin doğu yakasını koruyan Orta Asya kobrası. Oxus ya da kahverengi kobra (Naja naja oxiana-Mısır’da Wadjet). Ainu ve Mısırlıların başlarındaki diademlerde yer alan kobra yılanı ve akbaba motifleriyle karşılaştırınız.[25]
a. High Resolution Photo: Monk vulture-Dreamstime: (www. Dreamstime.com/monkvulture-image27530-56k).
b. (www.povodok.ru/encyclopedia/ www.povodok.ru/pics/art50/art4910_2.jpeg).
c. redlist.freenet.uzb/rb/rbturk/naja.html: (redlist.freenet.uz/rb/rbturk/naja.jpg).

Yeryüzünün uzaydan çekilmiş fotoğrafındaki kare içinde, Taklamakan çölünün [Kem-Khem- Güneş’in gözü-tanrının gözü, Okulus (Oculus)- Ra’nın gözü] görünümü. Sağda, Türklerde kem gözün değmemesi için hâlâ daha kullanılan tanrının gözü (nazar) boncuğu.[26] Bu tip boncuklar, en yoğun biçimde Türklerde kullanılıyor. Ayrıca, daha kısıtlı olsa da, matiasma (mati eye) adıyla Yunanlılarda, evil eye beads” anlamında, Çin, Hindistan, Himalaya ve özellikle Güney Amerika kültürlerinde varlığını sürdürüyor olması ilgi çekicidir. (Büyük Dünya Atlası, 1985).[27]

Yazılıkaya’daki her iki galerinin önüne bulunmuş olan temel kalıntıları, burada mevcut bir tapınağın varlığını göstermektedir. Kutsal alanın güneybatıya bakan bölümü önce bir duvarla kapatılmış, III. Hattuşili döneminde (İÖ 1286-1265) ise, Büyük galerideki kabartmalarla birlikte bir tapınağa dönüştürülmüş olabilir. Tudhaliya’a ait yukarıdaki kabartma, Küçük galeri ve tapınağın inşası, Hattuşili’nin oğlu IV. Tudhaliya dönemine tarihlenmiştir.


Günümüzde, Hokkaidō ve Tōhoku adalarında yaşayan Ainu erkek tipinden iki örnek: a= İlk örnekte, başındaki diademin ön kısmı, aşık kemikleri ve olasılıkla yılan derisi, arka sol taraftata ise, yılan diş ve iskeleti parçalarıyla süslü, kılıçlı donanımıyla, yaşlı ve sarışın bir Ainu;[28] b= İkinci Ainu’da, diademin ön kısmındaki kobra yılanı betimiyle, yılanın boyun kısmında büyük olasılıkla akbaba tasviri var.  Her iki hayvanın Kem, ya da Khem’in sembolleri olduğıunu biliyoruz. Mısır’daki örnekler ve ayrıca Kem’deki Tokar mumyalarıyla karşılaştırınız;[29] c= Kem’de Loulan’da bulunan ve Loulan Güzeli olarak adlandırılan Tokara mumyalarından biri. Tarım Havzası’nda, göz biçimindeki Taklamakan çölünün doğu ucundaki Loulan’da bulunan ve İÖ 2000’e tarihlenen en erken buluntulardan biri olan mumyanın giysisi kahverengi tonlarda. Yaklaşık olarak 40 yaşlarında öldüğü saptanmış. Başının yanına yerleştirilmiş bir sepette, buğday (Başak) taneleri bulunmuş.
a. (bp2.blogger.com/.../nm_6R1t3zmc/s400/s_ainu.jpg). b. (gallery.beardcommunity.com/albums/uploads11/a...).

Sipylos kenti, İÖ 12. yüzyılda, yani daha Atina (İÖ 1000) kenti kurulmadan, günümüzde İzmir-Manisa arasındaki Spil (Sipylos-Sipyloidea) dağıyla Yamanlar dağı çevresinde, dağ ile aynı adı taşıyan bir yerleşim yeriydi. Pelops ise, Anadolu Yunan mitolojisinde Frigyalı olarak bilinir. Bundan da öte, Frigya kralıdır. Aynı yüzyılda yaşamış Tantalos ve eşi Dione’nin oğlu, Niobe’nin de erkek kardeşidir.
Marduk tasvirinde tanrı,  sol elindeki dairesel açıölçer, cetvel ya da kompası; sağ elinde, ise kutsal thyrsos’u, ayrıca göğsüne taktığı yeni keşiflerden tekerlekleri, ayağının dibindeki ejderden koruyarak okyanusu aşıyor. Buradaki ejderin de ikiz yılanları betimlediğini, başındaki çifter çizgiyle betimlenmiş iki boynuz (ikiz dağ tasviri) ile dil ve gövdesinde, ikinci ejderin varlığını gösteren çift çizgilerden anlıyoruz.  a. Nüwa-Wikipedia, the free encyclopedia: (www.en.wikipedia. org/wiki/Nüwa-36k). b= Düzgüner, F. 2007, mimar.ist.).

Porsuk. Nergal olarak tanımlanan yukarıdaki kabartmanın, göğsünde çift yönlü olarak betimlenen hayvanla karşılaştırınız.

Kılıç tanrıları olarak tanımlanmış, tören sırasında, kuşandıkları kılıçlarını çekerek sağ omuzlarına dayamış durumda betimlenmiş tanrılar geçidi. Bize göre kabartmada, Sonbahar ekinoksunda, tarlaya kalıç’larıyla hasat biçmeye gitmekte olan Eti’ler gösterilmiş olmalıdır. Ellerindeki kılıçtan daha çok, sivri olmayan, hasat biçmeye elverişli içe dönük ve yuvarlak uçlarıyla kalıç’a benzemektedir.
(www.pbhase.com/dosseman/yazilikaya).

Aynı sahneyi ayrıntılarıyla gösterir çizim.
Manisa Spil dağındaki (Sipylo>u<s)"Ağlayan Kaya" görüntüsü,  Niobe'nin öyküsü ile özdeşleştirilmiş.
(tr.wikipedia.org/wiki/Spil_Dağı-31k).

Mitos geleneklerine göre Tantalos, oğlu Pelops’u tanrılara kurban etmiş ve etini onlara yedirmiş.[30] Bunu fark eden tanrılar, Pelops’u yeniden yaşama döndürmüşler ve Tantalos’u cezalandırmışlar. Daha sonra, büyük bir servetle Peleponnesos’a giden Pelops, oranın kralı olmuş ve Pisa kralı Oenomaos’un kızı Hippodameia’yla evlenmiş. Peloponnesos yarım adasına ismini veren Pelops imiş. Manisa’daki Spil dağında Niobe’nin profilden bir görünümüyle, Yarıkkaya mevkiinde tahta benzer bir oluşumun, Pelops’un tahtı olduğu söyleniyor. 


Carpice’nin saptadığı Kyklop makinesinden görünüm. (G) harfiyle kodlayıp, kolun dönmesinin sağlanması için gerekli olduğuna inandığımız dönel aksam (Kyklop’un tepegözü) tarafımızdan eklenmiştir (Carpiceci, A. C., 1998).

Pelios’un, “pelios= kara; ops= yüz, göz” anlamlarından gelen Pelops (Πέλοψ) adının açılımı ilgi çekicidir ve onun Aithiopia ile olan bağlarını ortaya koymaktadır. Tıpkı “Aithiopes= Aith>i<op’lar (aith= yanık; ops= yüz, göz)”, yani Etiyopyalılar gibi “Yüzü yanıklar” anlamına gelir. Pelopponnesos’taki kültü, Olimpik oyunlarla gelişmiş, hatta öyle bir birlik kurulmuş ki, o zamanlar bölgeye “Pelops ülkesi” denmiş. Olympia’daki kurban çukurunda (bothros), gündüzün gök tanrısı Zeus adına sunulan kurbanlar, ölüler diyarının[31] tanrıları ve ruhları adına; geceleri de “kara yüzlü” Pelops adına sunulurmuş. Bu bağlamda, Pelops’un yakın ataları Etiyopya’lılarla olan bağlantısı ortadadır.[32]

Pelops’a, kökendeki adları Aith (= Yanık) olan Eti’lerin de tıpkı onun gibi Mezopotamya, Mısır ve oradan da Etiyopya ve Uzak Doğu adalarıyla olan ilişkileri nedeniyle değindik.
Diğer tarafta Erhat, Kyklopes (Kyklop’lar) maddesinde şöyle diyor: “Duvarcı Kykloplarsa Anadolu’da, Yunanistan ve Sicilya’da iri taşlarla örülmüş kyklopeen denilen ne kadar sur varsa, hepsinin yapıcıları sayılır. Bunlar ne cin, ne de tanrıdır, tarih öncesi çağlarda şehir kalelerini yıkılmaz, aşılmaz ve alınmaz duvarlarla çevirmek için efsanelik kralların, önderlerin emrine giren bütün bu ulustur. Efsane Kyklopların yardımıyla surlarını yaptıran krallar (Tiryns şehri için) Proitos ve (Argos şehri için) Perseus’tur. Öte yandan bu duvarcı Kyklopların Anadolu’nun Lykia bölgesinden gelme oldukları da efsanelerce belirtilir. Bütün bu kanıtlar bu tek gözlü devlerin yorumlanmasında Hitit kabartmalarının göz önüne alınması gerektiğini pekiştirmektedir. Halikarnas Balıkçısı’nın önerdiği bu görüş tutarlı görünmektedir. Tek yuvarlak gözlü devler Hitit kabartmalarında profilden görülen kişiler olabilir, dev oluşları ve çok iri duvarların yapıcıları sayılmaları Anadolu’daki Hitit surlarının kayaya oyulmuş olmasıyla açıklanabilir. Kaldı ki efsane bu duvarcı devlerin Anadolu’dan gelme, dağ kayalıklarına mezarları kazmakla ün salmış Lykia’dan gelme olduğunu da ayrıca belirtmektedir. Bu sorunun efsane bakımından da, Anadolu ve özellikle Anadolu-Yunan ilişkilerinin aydınlığa çıkarılacağı bir gelecekte çözümlenebileceğine inanıyoruz”.[33]

Olasılıkla antik terazinin keşfi de, Kyklop makinelerinden doğmuş olabilir. Eti sütun ve başlıklarıyla, diğer aygıtlar arasındaki benzerlik, şaşırtıcıdır. Makinelerin yapısal formunu hâlâ koruyan benzer terazi tiplerinin çok yakın geçmişimizdeki gibi, kimi yerlerde hâlâ daha kullanıldığı bilinmektedir. Mitoslarda, kollarını iki yana açmış, Tepegöz devler olarak geçen Kyklop’ların, bu aletin yaratımında büyük katkıları olduğu kanısındayız (A= Tekerlekler; E-B= Taşıyıcı kollar).
c.(physics.kenyon.edu/.../Balance/Wittenberg20a.JPG).


Öyle görülüyor ki nasıl olduğu bilinmez ama, Erhat da tıpkı Halikarnas Balıkçısı gibi Yazılıkaya’da tanrılar geçidi olarak tanımlanan, profilden betimlenmiş figürlerin, Kyklop denilen devler olduğuna inanmış. Yani, şayet bunlar cepheden gösterilmiş olsalarmış, alınlarının üzerinde tek gözleri olan devler olduklarını görebilecekmişiz. Bu tip sanı ya da varsayımların, Hesiodos’un masallarından da öte, ancak çocuk hikâyelerine yakıştığı açıktır. Bilimsel yönden bakıldığında, tüm bunları anlayışla karşılamak olanaksızdır. Sanki, Halikarnas Balıkçısı’nı Solon, kendimizi de Mısırlı rahip gibi hissediverdik birden.

Mısır tarihi üzerinde yazdığı kitap ve yazılarıyla ünlü Carpiceci,  Mısır’da El-Medina’da bulunmuş bir mezarın duvarında betimlenmiş bir makineden bahsediyor.[34] Yazarın, yukarıda da andığımız “Pivoted lever machine” dediği makinenin, bir nevi maçuna ya da Kollu ocak çengeli şeklinde olduğu ortada. Böylece, bu mezarda yatmış olan kişinin, tıpkı günümüzdeki Kepçe ustaları (operatör) gibi bir Kyklop ustası olduğunu anlayabiliyoruz. Carpiceci, mezarda oldukça silik kalmış betimi tamamlayarak, makinenin bir tasvirini gerçekleştirmiş. Tıpkı tek gözlü volkanlar, ya da tipolojik olarak yurtların tepesinde tono denilen yapılara benzer makinenin, dikey hattı çapraz kesen döngüye bağlanmış kolların olduğu yerdeki yuvarlak aksam “Tepegöz= Kyklop”a benzetilmiş. Makineler, bu nedenle Kyklop’lar olarak adlandırılmış olmalıdır. Herodotos da aynı makineye, benzer biçimde “Kanca” demektedir.[35]

Küçük galeride, tanrıların geçidi olarak tanımlanan kabartma. Bize göreyse, eserdeki tanrı, giysisinin iki yanında gösterilmiş dağ tasvirleriyle, dağların tepesinde betimlenmiş. Bu tanrı, sakallı ve heybetli yüzü, sağ elinde tuttuğu şimşek biçimindeki atribüsüyle, tanrılar tanrısı Teşup’tur (Anadolu-Yunan mitolojisinde Bulut tanrı Zeus).[36] Tanrı, sol elini ileriye doğru uzatmış, sağ elindeki şimşeği, bir mızrak atıcısı pozisyonunda fırlatmak üzeredir. İki basamaklı, tapınağa giriş merdivenlerinin iki yanında iki ionik başlıklı sütun, tapınağın girişinde ise, biraz içeride iki sütun daha görüyoruz. Zeus’un başının üzerinde, yukarıda gördüğümüz Kem sembolü işlenmiş. Fakat ya gördüğü bir zarar, ya da işleniş tarzından tam olarak net değil. Burada önemli olan, Teşup’un Kem’i başının üzerinde taşıması ve sembolün, tapınağın üçgen alınlığının en üstüne yerleştirilmiş olmasıdır. Alınlık, bu yönden ayrıca dikkat çekicidir. Tasvirde, Anadolu-Yunan tapınak mimarilerinde klasikleşen üçgen alınlık geleneğinin, bilebildiğimiz en eski örneğini görmekteyiz. Bu tasvir, Asur kralı II. Sargon’un (İÖ 722-705) ordusu tarafından İÖ 714’te saldırıya uğrayan, Muşaşir (Ardini) Haldi ve Bagbartu tapınağına ait betimlemede saptadığımız üçgen alınlıklı tapınaktan yaklaşık 536 yıl daha eskidir. (www.pbhase.com/dosseman/yazilikaya).


Yazılıkaya kutsal alanında Tanrılar geçidi olarak tanımlanan kabartmada, iki yanda İonik başlıklarıyla iki sütun görüyoruz. Üslubun Mısır kaynaklı olduğunu, yine Mısır’daki bir Hayat Ağacı motifinden anlamaktayız. İonik volütlü Hayat Ağacı, aynı Yazılıkaya kabartmasında olduğu gibi, Güneş kursuna dayanak oluşturmaktadır.[37]

Khorsabad’tan bir Asur rölyefinde, Muşaşir’deki üçgen alınlıklı Haldi ve Bagbartu’ya ait Urartu mabedi tasviri. Tapınak, Asur kralı II. Sargon’un (İÖ 722-705) ordusu tarafından saldırıya uğrarken betimlenmiş. İÖ 714. (Lloyd, S., 1967).[38]

Betimde ilgi çeken özellik, her iki yandaki sütunların tasvirindeki biçimlendirmedir. Dikkat edecek olursak, sütunların olasılıkla dikey olarak üst üste yerleştirilmiş üçlü gruplardan inşa edildiği anlaşılıyor. Bu teknik, sütun, dolayısıyla tapınağın olasılıkla kerpiç üzeri ahşap mimari tarzında inşa edildiğine işaret etmektedir. Yıkılıp toprak altında kalmış olmaları nedeniyle, bugüne kadar böyle bir tapınağa erişilmemiş olması, bu görüşümüzü destekler içeriktedir. Geleneğin, yine kaynaksal olarak Mısır’a dayandığı açıktır. Buradaki sütunları, Kyklop makinelerinin inşa tarzıyla karşılaştırdığımızda, birbirlerine çeşitli yerlerinden bağlarla bağlanmış birleşik gövde yapıları ve en aşağıda sağlam bir alt yapı oluşturan, yaklaşık kare biçimindeki oluşumlarla aradaki benzerlikler, yadsınamayacak ortak özelliklere sahiptir.[39]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder