17 Kasım 2010 Çarşamba

STONEHENGE / IV

[29] Procopius bunlara sırasıyla “trigonus- triangulus; apsis- arcus ve spharairoeides tholos- testudo orbiculata” diyor. Prokopios (1994) İstanbul’da Iustinianus Döneminde Yapılar, Çev. E. Özbayoğlu, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, s.20, 21.
[30] Erhat’a göre, Adem’in karısı Hebe’dir (Hitit yazıtlarında Hepat, Hepatu, Arinna). Günümüzde, Çin’de insanın kökeni olan Choukoutien’de, Chou Adamı’nın bulunduğu mağara çevresinin (Beijing dolayları) Hebei olarak anılması, ayrıca Kore’ye (Persephone’nin ülkesi) yakınlığı dikkat çekicidir. Güney Kore’de, bir kum sanatçısı (Sand art) tarafından gerçekleştirilen “Adem ve Havva” konulu gösteri, konumuzla yakından ilgili ve son derece ilginçtir. Bkz. Hebe. Erhat, a.g.e., s.123. Man making sand art for sicaf seoul 2003: (video.google.com/videoplay?docid=-1268898010394294338).
[31] Eserdeki dağ motifleriyle çevrili alan, İnka’ların “Viracocha”, Türklerin Ergenekon mitoslarını hatırlatıyor. Ancak, Ergenekon’da sel baskınından bahsedilmez. Viracocha efsanesinde, dağlarla çevrili alanı, sel basar. İnka dilinde Cocha= Göl, deniz, su haznesi, deposu, bent anlamlarına geliyor. Pek çok sıfatları arasında “Büyük (Cocha= Kocha= Koca ?), güçlü (Erg-Erk)” ifadelerini de taşıyor. Bu denizin “Büyük Deniz= Pasifik, Büyük Okyanus” anlamını çıkarmamız mümkün. İlgi çekici biçimde, “Vira” kelimesinin, denizcilikte “yukarı, sürekli, aralıksız” anlamlarına geldiğini biliyoruz. Bu çerçevede, bileşik kelime olan “Vira-cocha”nın anlamını, “Büyük denizde yukarı doğru, sürekli (aralıksız) kürek çekme” olarak değerlendirmemiz olasıdır. Bu açıklama, İnka’ların Uzak Doğu’daki tektonik felaketlerden, Ejder kayıklarıyla Amerika kıtasına yaptıkları kaçışı hatırlatıyor. Viracocha-Wikipedia, the free encyclopedia: (en.wikipedia.org/wiki/Viracocha-33k).
Gerçek Antik Türkçemizin, ”Inish= İniş, yokuş aşağı” ve “Cocha= Koca, kocaman, büyük”, Torc, Torque vb. gibi kelime yapılarına benzer biçemlerden oluştuğu anlaşılıyor. Benzeri bir ifadeyi, Maya’ların “Chilam balam” adlı kitabında görüyoruz. Burada, “Chilam= Çile, çilem”, “Bala-m= Bala, çocuk, bebek, küçük kuş” anlamlarından, “Çile çocuğum, çile kuşum” anlamlarını çıkarmamız mümkün.
[32] Düzgüner, F. mimar.ist, Sayı: 28, s.107.
[33] Adem’in (?) ışık içindeki bir Hayat Ağacından doğuşuyla ilgili bir Aztek betimlemesi için Bkz. Düzgüner, F. (2007) “Yurt, Praitorion, Kilise ve Cami Mimarisi İlişkileriyle Volkanlar”, mimar.ist, Sayı: 23, s.83, 84, Şekil.10.
[34] Bu dönemde, Hokkaido adası, Sibirya ve Bering Boğazıyla, buradan Beijing’e kadar olan bölgede, kızıl, sarı saçlı, beyaz tenli ve çekik olmayan renkli gözlü Ainu’lar (Jomon) yaşıyordu. Levin, M. G. (1964) Akademia Nauk SSSR, Institute Etnografi-Patatov L.P., The Peoples of Siberia, Chicago University of  Chicago Press, Chicago. August1997lead:
[35] [PDF] = East Asian: (www.nara.accu.or.jp/english/about/conference/pdf/keynote.pdf). Düzgüner, F. mimar.ist, Sayı: 28, s.106, 107.
[36] Meydan Larousse/XIX.451;  XVI.224.
[37] ML./XIV.72.
[38] ML/ XIX.451.
[39] Piri Reis bu haritayı, büyük olasılıkla çok eskiden bölgede yaşayıp, Grönland yoluyla Amerika’ya Kristof Kolomb’dan çok daha önce varmış olan göçmenler tarafından yapılıp, Avrupalı denizci ya da korsanlarca kopya edilmiş bir eskizden örnek almış ve Osmanlıca’ya tercüme etmiş olabilir.
[40] Krş. İçin Bkz. Esin, E. a.g.e., Res.185, 347. Coe, M. D. a.g.e., Fig.21, 28, 29, 34, 36, 46, 56, 69, 70, 71, 72, 73, 75, 79, 83, 84, 93, 94, 104, 109, 123, 128, 135, 137, 140d, e, f, i, j, 141, 143, 153, Lev. XI,  XIV, XV, XVI, XVII. Townsend, R. F. a.g.e., Fig. 15, 17-19, 29, 34, 36, 38, 43, 47-49, 50-52, 55, 60, 66-68, 70, 77, 80, 86, 88, 90, 99, 108, 127, 134, 141.
[41] Moğol hükümdarı Cengiz (Dengiz) Han’ın [1162-1227 (Temuçin= Demir işleyen), Moğolca= Чингис Хаан] anlamı “Okyanus” idi.
[42] Tulunay, E. T. (1992) Etrüsk Sanatı, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, s.13-17.  Tulunay, a.g.e., s.9-18. Ildız,  E. (2005), “Etrüsklerin Kökeni Üzerine yapılan Araştırmalar ve Yayınlar”, Bilim ve Ütopya, Sayı: 138 s.3-8.
[43] Kâşgarlı Mahmûd, a.g.e., Arka kapak içi harita.
[44] Platon bu kıtaya “Mneseus” diyor. “MU” adı, Lemuria, ya da Mneseus’un kısaltılmış şekli olabilir. Platon, a.g.e., 114.a, b.
[45] Benzer bir rekonstrüksiyon için Bkz. Castleden, R. (1993) The Making of Stonehenge, Routlenge-Taylor & Francis Group, London, s.70, Fig.27.
[46] Düzgüner, F. mimar.ist, Sayı: 26, s.104, 105, 108. Düzgüner, F. mimar.ist, Sayı: 23, s.86.
[47] Ataç, T. “5 Mayıs 2000 Gezegen Dizilmesi”, (www.koeri.boun.edu.tr/astronomy/buay/dizilme.html-20k).
[48] Düzgüner, F. mimar.ist., Sayı: 26, s.104.
[49] Aynı Mısır piramit ve tapınaklarında savlandığı gibi, uzaydan gelenler tarafından yapıldıkları hakkındaki dayanaksız ve yankısal iddialar, üzerinde bahse bile değmiyor. “Yıldızlar arası seyahat teknolojisine sahip yabancıların ellerinde, taştan başka malzeme, veya dört taşı oymak için aletleri mi yoktu?”. Ya da, “Mısır’daki tapınakları inşa eden uzaylıların tanrılarıyla, dünyalıların yaşadıkları ortamından çıkmış doğa tanrıları aynı mıydı?” şeklindeki basit soruların, sorgulanmadığı ortadadır.
[50] İrera.as.arizona.edu/lectures/earth.htm (ircamera.as.arizona.edu/…/images/atlantage.gif).
[51] Günümüzdeki vinç veya kepçe ustaları.
[52] Düzgüner, F. mimar.ist, Sayı: 28, s.107, 108, dn.48.
[53] Tekerleğin Uzak Doğu’daki keşfi, Chou Adamı’ndan Kalkolitik çağ başlangıcına dek, kraterlerden düzlüğe yuvarlanan tektonik taşlardan çember biçimli olanların, ovaya vardığında hâlâ daha yuvarlanıyor olmasını, on binlerce yıl gözlemlemesine borçlu olduğu anlaşılıyor.
[54] Erözü, C. (2008) “Mimari Donmuş Müziktir”, Mimarlık ve Yapı Malzemeleri Dergisi, Sayı: 10, s.20-26.
[55] Prokopios, a.g.e., s.20.
[56] Sarayburnu’nun çalkantılı deniz suyu hatırlandığında, buradan doğacak müzik ve armonilerin İstanbul boğazına katacağı görkemi, herhalde düşlemeye bile gerek yok. Tıpkı  I. Theodosius’un İstanbul’daki piramit yapısı olan Tetraskeles’te olduğu gibi. Şenoğuz, Z. (2008) “Doğa ve Mimarinin Birleşiminden Doğan Müzik, Zadar’ın Deniz Org’u”, Mimarlık ve Yapı Malzemeleri Dergisi, Sayı: 10, s.54, 55. Düzgüner, F. (2005) “Byzantion’un Yedi Eko Kulesi ve Uç Kaleler”, mimar.ist. Sayı: 18, s.112, Fig.5. Düzgüner, F. (2006) “Byzantion Dönemi’ndeki Kurgusuyla Bir Anadolu Mucizesi: İstanbul”, mimar.ist, Sayı:21, s.93, 94.
[57] Kayanın alt kesimi gerçekleştirilirken, iki kaya arası odun kütükleri veya taş parçalarıyla desteklenmiş, oluşan boşluk daha sonra  taş+toprakla doldurulmuş olmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder