[1] Mitoslarda “Persephone’nin (Kore= Genç kız. Günümüzdeki Kore yarımadasının hemen karşı kıyıları) koruluğu”, ya da “Sisli karanlıklar ülkesi= Çin” olarak geçiyor. Bkz. Demeter, Hades, Persephone. Erhat. A. (2002) Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, s.85, 86,120, 121, 242.
[2] Toqīr= Dokur; Toqīmāq= Dokumak anlamlarına geliyor. Kâşgarlı Mahmûd’un verdiği örnekse şöyle: “er b z Toqīdı: Adam pamuklu kumaş [bez veya başka bir şey de olabilir] dokudu. Tokar’ların ilk dokuma tezgahını keşfettikleri, bu nedenle, tıpkı günümüzdeki “Bilgisayar toplumu”na benzer şekilde “Dokumacı toplum” anlamında “Tokar” adını taşıdıkları anlaşılıyor. Kâşgarlı Mahmûd (2005) Divânü Lugâti’t-Türk, Çev. S. Erdi; S. T. Yurteser, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, s.579.
[3] Antik dönemlerde, güneşin çeşitli dillerde karşılığı (Tokar’cada, Swāñce/Swāñco) için Bkz.
User: Dysfunktion/List of common Indo European roots-Wikipedia:
en.wikipedia.org/wiki/user:Dysfunktion/List_of_common_Indo_European_roots-271k
“Swāñce/Swāñco= Kyknos” kelimeleri, büyük olasılıkla, geçmişte kayıp saydığımız bir uygarlığın ismidir. Güneşin beyaz ışınları, ya da günü aydınlatması nedeniyle “kuğu kuşu”nu karşılıyor. Bu kapsamda, Tokara adaları arasında yer alan “Suwanosejima”yla, Afrika’da “Kuğu gölü” adıyla da anılan Viktorya gölü dikkat çekicidir. Anadolu-Yunan mitolojisinde Zeus, ölümlü Leda’yı kuğu (güneş) kılığına girerek ayartır. Diğer bir mitosta, Apollon doğar doğmaz, başının üstünde kuğu kuşları (güneş ışınları) uçuşmaya başlamış, tanrı Zeus da oğluna kuğuların çektiği bir araba, başına bir altın külah ve eline bir de rebab vermiş. Bkz. Apollon. Dört efsaneli Kyknos. Leda. Erhat, A. a.g.e., s.49, 188, 193, 194. Güneş sembolü olduğu için Akhilleos, Kyknos’un derisine silah işletemez. Apollodoros, Epitome, 3.31.
[4] Torque= Devir meydana getiren kuvvet, dönme momenti (Bu güç ve moment, Stonehenge’deki güneş hareketlerine de işaret eder); bazı sıvı ve billurlardan geçme sonucunda polarılmış ışık düzleminde meydana gelen dönel etki; Torc, torque= Burma madenden gerdanlık. İngilizce Türkçe Redhouse Sözlüğü (1986) Redhouse Yayınevi, İstanbul, s.1034, 1035.
[5] Redhouse, a.g.e., s.1034. Türklerde ateşin kutsallığı ve ateş’in bulunuşuyla ilgili bir Altay mitosu için Bkz. Ögel, B. (2006) Türk Mitolojisi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, CII, s.55, 504, 524, 525. Moğollarda ve Türklerde ateşe işeme yasağı ya da günahı (Anadolu’da hâlâ devam eden bir gelenek), on binlerce yıldır süren mitolojik gerçeğin bir yansımasıdır. Freud, S. (1999) Dinin Kökenleri, Çev.. S. Budak, Öteki Yayınevi, Ankara, s.235-241.
[6] Torqu= İpek. Kâşgarlı Mahmûd, a.g.e., s.581. Türklere, ipeğimsi beyaz tenleri nedeniyle verilmiş bir isim olmalıdır.
[7] Erg= Uzak Doğu’da, Marduk (Apollon Karneios) olayı sırasında meydana gelen elektriksel gücü temsil etmesi nedeniyle, Akheron’a Türkler tarafından verilen isim. Erg nehri. Platon da Asya’ya, benzer şekilde “Ampheres” diyor. Bkz. dn.24; Enek= Erg nehri kıyılarında, Ordos’tan, Si Kiang nehrine kadarki alanda tarım yapılmasını sağlayan saban; On= Bu alandaki toprakları sabanla işleyerek onu iyileştirip onarmak. Bu kapsamda Erg-enek-on= Erg nehri kıyılarında, Ordos’tan Si Kiang’a kadarki alanda sabanla işlenerek tarım yapılan, toprağı onararak ondan verim alınan bölge, anlamına geliyor.
[8] Bailee= Emanetçi. Kendisine saklamak için verilen malı kabul eden kimse; Atha= Ata; Client= Müvekkil.
Müşteri. Alıcı. Eski Roma’da, eşraf ve hanedan evlerine intisap eden adam. Yanaşma.
[9] İngilizcedeki “İnitial” kelimesi, bu isimlerdeki “iniş” kökeninden geliyorsa, bu isimler, “baştaki, birinci, evvelki” anlamlarında, “ilk kurulan kentler” olarak da değerlendirilebilir.
[10] Heath (Heth) adası Tevrat’ta, Eti’lerin Heth olarak geçen isimleriyle benzerlik göstermektedir. Adanın, Yeni Kaledonya (New Caledonia) adalarının doğu yakınındaki Maré (eski adı Ethi) olan adayla olan yakınlığı dikkat çekicidir.
[11] Türk ve Moğollarda “toprak”, ya da “Göksel ruhlar” anlamına gelmekteydi. Düzgüner, F. (2007) “Yurt, Praitorion, Kilise ve Cami Mimarisi İlişkileriyle Volkanlar”, mimar.ist, Sayı:23, s. 79, 80, 81.
[12] Ortadaki en iç çember= Güneş’in gözü, tanrının gözü, Ra’nın gözü, Kem, Khem, Oculus. Yurt tipi yapılarda, çadırın kubbe ortasında bulunan açıklık, yani tono denilen baca.
[13] Calçoene - the Brazilian Stonehenge?: (Archaeoastronomyarchaeoastronomy. wordpress.com/2006/05/14/
calcoene-the-brazilian-stonehenge/ - 79k ).
[14] Inishturk= İrlandalılara göre, “Vahşi erkek domuz adası= Wild boar island” anlamına geliyor.
[15] Pos, ya da pala bıyık türü, günümüz Türklerinde, genelde kabadayı tabir edilen kişiler arasında moda olan, geleneksel bir bıyık türüdür. Karşılaştırma için Ainu’lara bakınız. (bp2.blogger.com/.../nm_6R1t3zmc/s400/s_ainu.jpg). Bir Maya ahşap yontusundaki benzer bıyık türü için Bkz. Coe, M. D. (2002) Mayalar, Çev. M. Özdemir, Arkadaş Yayınevi, Ankara, s.96, Res.48.
[16] Düzgüner, F. (2007) “Bir Güneş (Ateş Kültü) Tapınağı: Pantheon”, mimar.ist, Sayı: 26, Şek.6.
[17] Wiltshire County Council-Wiltshire Community History Get…: (www.wiltshire.gov.uk/community/getcom2.php?id=149-52k).
[18] Her ne kadar ütopik görünse de, “Kem er’leri” kelimesinin, günümüz Türkçesinde kullandığımız “kemer” kelimesiyle olan bire bir benzerliği ilgi çekicidir. Üstelik, her üç figürde de kemer şeklinde betimlenmiş. Tahrip edilmeden önce, belki Inishturk’teki kabartmada da vardı?
[19] Yuvarlak başlığı, Rapa Nui adasındaki Moai heykellerinin başlarındaki yuvarlak şapkalarla karşılaştırınız. Bu semboller, Uzak Doğu’daki Apollon Karneios (Marduk) felaketi sırasında, Marduk’tan kopup insanların başlarına düşen ateş toplarını betimlemektedir. Savlarının pek çoğuna katılmadığımız Joseph, Bolivya’da İnka’lara ait yaradılış miti Munduku hakkında şöyle diyor: “…Güneş tanrısı Ra-imi’nin, yeryüzünü, daha önemsiz bir tanrının başının üzerinde düz bir taş şekli vererek yarattığı söylenir”. İnti Ra-imi’nin Şili ve Bolivya’ya, yaklaşık 400-1000 yılları arasına tarihlendiği savlanan Rapa-Nui adasından geçerek geldiği, dolayısıyla saptanan tarihlemelerden hiçbirinin doğru olmadığı, Prehistorik dönemlerin ardından, adada ilk ikamet edenlerin İnka’lar olduğu ortadadır. Joseph, F. (2005) “Kayıp Uygarlık Atlantis”, Dharma Yayınları, İstanbul, s.295. Çin’de İÖ 4700-2500 arasına tarihlenen Hongshan kültürüne ait yeşim taşından yapılmış, muhtemelen Hacivat Karagöz gibi takma kollu olabilecek bir heykelcikle, Rapa Nui adasından ele geçen porselen (adada, porselen yapımı için malzeme yoktur) ve ahşaptan (olasılıkla, adada bakır ya da bronz yapımı için gerekli kaynak bulunmadığından. Ancak işçiliğin bakır ve bronz işçiliğine benzerliği dikkat çekicidir) yapılmış Rongo-rongo tabletleri üzerinde betimlenmiş insan tasvirleri arasındaki benzerlik, Rapa Nui sakinlerinin dayandığı kaynak kültürle ait olduğu dönemi, dolayısıyla İnka’ların da kaynağına işaret etmektedir. Düzgüner, F. (2008) “Yurt ve Piramit mimarisinin Kökeni: Yangshao Kültürü”, mimar.ist, Sayı: 28, s.106.
[20] Bu sekiz kent, İÖ 4,000-3,500 yılları öncesinde, Orta Asya’daki Taklamakan çölünden (Kem-Khem),
Japonya-Endonezya adalarına (MU) kadar uzanan alandaki kentler (?) olmalıdır.
[21] Yığın, öbek, küme.
[22] 1 inç= 2.54 cm .
[23] Yönetmenliğini 2004 yılında Mark Roper’ın yaptığı Volkan (Volcano) adlı filmdeki olay İtalya’da geçiyor.
Angela adlı kız, ölen karısının yaşadığı yerleri Amerika’dan görmeye gelen kocaya, fırsat buldukça ve sürekli olarak iç içe daire ya da spiraller çiziyor. Filmin sonunda, konuşma yeteneği olmayan ve bu nedenle halk tarafından akıl yetisi noksan olarak tanınan kızın, bir volkan patlamasını anlatmak istediği, ancak son bölümlerde gerçekleşen olaylar sırasında anlaşılabiliyor. 03.01.2008 tarihli Cine 5’ten.
[24] Priuli, A. (1984) Fels-Zeichnungen in den Alpen, Ausgabe Benziger Verlag Zürich, Köln, s. XIV, XLIV.1, XLV.15, XLVI.21, 1, 15, 34, 78, 95, Res.11.
[25] Platon, eski Mısır kaynaklarından edindiği kuşkusuz olan “Kritias” adlı eserinde, Asya’ya “Ampheres”, Avrupa’ya ise “Evaimon” diyor. Kelimelerin açık anlamlarıysa şöyle: AMPHERES= (“Amp” kökünden Ampere): Elektrik akımının (Uzak Doğu’daki Marduk-Apollon Karneios ve tektonik olaylar) en güçlü yaşandığı yer; EVAIMON= (“Eva” kökünden Evacuate, ya da Evacuee): Tehlike yerini (Asya’daki tektonik olaylar) boşaltan, tahliye eden, buradan uzaklaşan insanların oturdukları yer. Platon (2001) Kritias, Çev. E. Güney; L. Ay, Sosyal Yayınlar, İstanbul, 114a, b. Buna ait verileri, Viking’ler yanında İngiltere’de Orta çağ başlarına kadar ölülerin, ateşe verilen bir sal üzerine yerleştirilip deniz, ya da nehir sularına bırakılması adetinde buluyoruz. Avon nehri kıyısındaki “Sal>is<bury” adı, “sal” ve “bury= defin” bileşik kelimesindeki, “sal’da defnetme” anlamıyla ilgi çekicidir. Günümüze kadar ulaşan görenek, Amerika Kızılderilileri ve bazı beyaz ailelerde de, kremasyon sonunda, ölüye ait küllerin deniz, ya da nehir sularına bırakılması şeklinde sürdürülmektedir. Gelenek, Uzak Doğu’da yaşanan müthiş tektonik felaketler, lamarın içinde kalıp ölenler ve ardından oluşan Büyük tufan sularıyla yakından ilişkilidir. Uzak Doğu’daki ölü yakma ve küllerini suya bırakma adetleriyle karşılaştırınız.
[26] Aztek’lerde de bu tip kutlamaların […tlaca xipeualizth es gran fiesta= “Büyük bayramda, hayvan postu giymiş tlaca”; “Büyük bayramda, davul döven tlaca”; “Büyük bayramda, elinde zil ve yaprak (thyrsos) taşıyan tlaca”] yapıldığını Townsend’in kitabında yer alan bir Aztek betimlemesinden anlıyoruz. Buradaki “tlaca” kelimesi, büyük olasılıkla “şaman=shaman” anlamına gelmektedir. Townsend, R. F. (2001) Aztekler, Çev. M. Özdemir, Arkadaş Yayınevi, Ankara Res.49.
[27] Kubbe mimarisi için Bkz. Esin. E. (2003) Türklerde Maddi Kültürün Oluşumu, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, s.124, 125. Düzgüner, F. mimar.ist, Sayı: 26, s.105 vd.
[28] Düzgüner, F. (2004) Iustinianus Dönemi’nde İstanbul’da Yapılar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, s.21, 22. Ref. Dumbarton Oaks, Cataloged October 2008. Harvard University, Hollis Catalog- Hollis Number: 009566556 (NA370.D89 2004- Fine Arts FAL-LC NA370.D89 2004). New Titles /Library/Dumbarton Oaks: (www.doaks.org/library/new_titles.htm-110k). Düzgüner, F. (2005) “Byzantion’un Yedi Eko Kulesi ve Uç Kaleler”, mimar.ist. Sayı:18, s.114. Düzgüner, F. (2006) “Ayasofya’nın Mimarisi ve Kubbesinin Tanımı”, mimar.ist, Sayı:19, s.94.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder