17 Kasım 2010 Çarşamba

IZGARA PLAN, MEGARON / I

IZGARA PLÂN, MEGARON, KEM (KHEM)
VE KEHRİZ (KARIZ - KHEİR)  İLİŞKİLERİ

Önceki bir yazımızda, ızgara plânlı (Hippodamos plân-grid plân) Anadolu kentlerine ve İstanbul’un Byzantion-Bizans arası dönemlerine ait alt yapı çalışmalarıyla, her iki dönemden günümüze, yaklaşık 2700 ve 1668 yıl öncesinden kalan yer altı su kanallarına hayranlığımızı dile getirmeye çalışmıştık.[1] Constantinus ve Iustinianus dönemlerinde, tamir ve bakım görerek elden geçirildiği, yeni eklentiler yapıldığı anlaşılan kanallar, dağılım sistemlerindeki plânın, bir elin parmaklarına benzetilmesi nedeniyle “Khryse kheir= Altın el” ya da “Altın eller”[2] olarak adlandırılmıştı.

Öncelikle, ızgara plânlı yapıların, ilk kez Hippodamos tarafından gerçekleştirildiği konusundaki kanımızda yanıldığımız anlaşılıyor.[3] Bilimsel çalışma ve uygarlaşmanın çok uzun deneyim, uğraş ve alt yapı kültürü gerektirdiğini atlamışız. Temelde, pek çok Ön Asya tapınaklarında gördüğümüz ızgara plânlı örnekleri, tam olarak olmasa da, çok benzer şekilde Ur tapınağının etrafındaki yapılaşmada;[4] Karmir Blur (Teişebai URU) Urartu yerleşmesinde;[5] Mısır’da yaklaşık İÖ 2800’lerde, bu plâna uygun biçimde inşa edilmiş sokaklar arasında, topraktan yapılmış evleri, kraliyet sarayını çevreleyen surların içinde görebiliyoruz.[6] Sur duvarları kare, ya da kare plâna eklenen yarım dairelerle tamamlanmış.[7] Diğer yanda Taşkent, 605 yılından Sâmânilerin şehri ele geçirdikleri 819 yılına kadar Türk budunlarının ordu (Kaan) kentiydi. Şehrin yakınındaki Ak-tepe ordu kentinin, tam olarak ızgara plânında olduğu anlaşılıyor. 7.-14. yüzyıllar arasında, İspicâb’ın plânınında, svastikal (haçvari) iki büyük cadde kenti dört bölüme ayırmış. Ordu, kentin doğusunda; çarşı ise güneyde yer alıyor.[8] Netice olarak, ilk kanımızın aksine, konunun daha pek çok ayrıntılarla birlikte araştırılmaya gereksinim duyduğu anlaşılmaktadır.


Mısır’da, ızgara plânında iki yerleşke tipi örneği (Carpiceci, 1998);[9]


Kent surlarının ilk olarak, şimdilik Çinlilerin sahip çıktığı Sarı imparator (Huangdi) zamanında, İÖ 2697-2598 arasında inşa edildiği ileri sürülüyor. Ancak Çoruhlu ve Eberhard’ın görüşleri oldukça farklı. Her iki yazar, İÖ 2500 tarihlerinde Çin’in kuzeyindeki Hoang-Ho (Sarı nehir) civarında bugünkü anlamda Çinlilerin olmadığını, gerçek Çin tarihinin ise, Shang devrinden sonra İÖ 1000 yıllarında başladığını savlıyorlar.[10] Bu çerçevede, Huangdi’nin de Çinli olup olmadığı tartışma götürmektedir. Herşeye karşın, Carpiceci’de yer alan sur duvarlı kent plânları, ait oldukları tarih bakımından, Huangdi döneminden daha da eski. Biz şimdilik kaydıyla, ilk kent suru inşaatlarının Çin’deki Kalkolitik çağın başlangıcına (İÖ 5000-3500) denk geldiği kanısındayız.[11]


Taban plânı megaron, yapısal görünümü piramidal biçimli, tepe noktasında Okulus (Oculus) açıklığı bulunan yapının açılımı: 1= Pronaos; 2= Naos; 3= Kutsal ocak.

Diğer tarafta, Carpiceci’den aldığımız yukarıda görülen piramidal yapı plânı dikkat çekicidir. Kendi payımıza, yapının sağa bakan cephesinde pronaos oluşturacak bir girintinin oluşumunu saptamamız olasıdır. Ramses III’e ait Medinet Habu tapınağındaki piramidal giriş bölümüyle benzerlik gösteren bu yapı, Mısır’daki tapınakların öncülüğünü oluşturduğuna işaret etmesi yönünden dikkat çekicidir. Mısır’ın Geç dönem tapınaklarında önce Peristylos (Peristil), daha sonraysa Hypostylos (Hypostil) tarzındaki geniş avlulardan geçildikten sonra varılan naos’un, özellikle Anadolu-Yunan ve Roma tapınaklarında, kökendeki anlamlarından arınarak biçimlendiği anlaşılmaktadır. Bu bakımdan tıpkı tarih ve arkeoloji araştırmalarında yaptığımız gibi geç dönemlerde iyiden iyiye karmaşık hale gelmiş ya da getirilmiş verilerden, kökene doğru yaptığımız seyahatlerde nasıl daha yalın ve somut verilere ulaşabiliyorsak, Antik mimari çalışmalarında da benzer araştırmaların yararlı olacağı kanısındayız. Yani ne denli eskiye varıp araştırmalarımızı bu merkezlerde mercek altına almayı erek tutarsak, gerçeklerin ortaya çıkışı da bir o kadar kolay ve anlaşılır olacaktır.

Mısır’da, Orta krallığın başlarında, Mentuhotep Sanchkar’a (İÖ 1995-1983) ait Djehuti (Thoth) tepesinde tanrı Horus’a adanmış tapınakla, aynı tepede Macar arkeoloji ekibinden Gyözö Vörös’ün başkanlığında 1995-1998 yılları arasında yapılan araştırmalarda saptanan, Mısır’ın Arkaik dönemine (İÖ 3000-2575) ait Horus tapınağına, cephedeki dar bir açıklık oluşturan kapının iki yanındaki iki kule arasından girilmektedir.[12]

Yunanistan’da Here kutsal alanındaki bir mezar içinde ele geçen Miken kültürüne ait geometrik desenlerle bezeli İÖ 8. yüzyıla tarihlenmiş tapınak modeli, megaron plânına sahip özelliğiyle, bu tip tapınakların geçmişini gösterir önemli bir bulgudur. Modelde saptanabilen özellikleri şu şekilde sıralayabiliriz:
  1. Naos’un duvarları, tıpkı Mısır tapınaklarında olduğu gibi pronaos’a doğru uzanmamaktadır.
  2. Mısırın erken dönem tapınaklarında, pronaos’tan naos’a girişte, girişin iki yanında yer alan kuleler, Girit, Anadolu ve Yunanistanda sütunlara dönüştürülmüştür.
  3. Pronaos’ta yer alan iki sütun, naos’un giriş kapısı hizasının hemen iki yanında değil, naos’un iki yan duvarları hizasındadır.
  4. Pronaos’taki sütunlar, naos’un öne uzanan tavanına destek olurken, hemen bunun altında oluşturulan iki bağlantıyla naos’un uzun yan duvarlarına bağlanmaktadır.
  5. Son olarak, Pronaos’taki stylobat seviyesine iki basamaklı bir krepis’le çıkılmaktadır. Bu durum, naos’un önemi ve bu mekâna duyulan saygıya işaret etmektedir.
Girit Miken dönemi geometrik motifleriyle bezeli bir tapınak modeli.

Yaklaşık olarak İÖ 3000-2575 tarihleriyle örtüşen Mısır’ın Antik dönem tapınaklarıyla karşılaştırıldığında, Miken, Anadolu ve Yunan tapınaklarının ikinci kökenini, Mısır mimarisinin oluşturduğunu söylemenin, hiç de kanıksanacak bir sav olmadığı ortadadır. Bu kapsamda, Mısır tapınak mimarisinin kaynaksal yapısını, yine Uzak Doğu’da, İç Moğolistan’ın Ordos bölgesinde, hem de Mısır tapınaklarının kutsal temenos’uyla birlikte şu şekilde saptamamız, son derece ilgi çekicidir:
                      
                                                     
 
a= Murray’ın basite indirgediği Mısır tapınak mimarisinin ortak özeliklerini gösterir plân taslağı;[13] Taslakta yer alan bölgeler (1-5) arası geçişler (kapı I - III) yüksek bir plato ya da düzlüğe geçişleri (alan) simgeliyor. III numaralı geçişin ise, Asya kıtasından ayrılışı gösterir son kapı olduğu kanısındayız. b= Sarı kare içindeki çizim, tapınak plânnının yenilenmiş şeklidir.
a . (Murray, J. 1888)

I.                    Ordos bölgesi, coğrafi oluşumları çerçevesinde etrafında yer alan dağ sıralarıyla, bu sırayı takip eden iç kesimdeki Hoang-Ho ırmağının, dağlara paralel şekilde oluşturduğu dikdörtgen plândaki biçemiyle dikkat çekicidir.
II.                 Gerek dağ sıraları ve gerekse Hoang-Ho’nun, bölgenin sona erdiği güney uçlarda, tıpkı Mısır’daki megaron plânlarında olduğu gibi, doğu ve batı yönünde oluşturduğu kısa yan kenarlar, Mısır tapınaklarındaki Naos plânına tıpa tıp uymaktadır (I).
III.               Murray’ın plânında da olduğu gibi, Ordos’u temsil eden kutsal naos kapısının (Murray’de “e”) açıldığı alan, Ordos’tan, dağların arasından çıkıştaki geçitlerde gördüğümüz oluşumları (1-5) hatırlatmaktadır.[14]


 
a= I. İç Moğolistan’da Ordos bölgesi içinde, Megaron yapı tipinin doğal şekildeki görünümü ile bölgeden yapılabilen beş çıkış yollar (1-5).[15] Mısır megaronlarından çıkıştaki sütun aralıklarıyla karşılaştırınız.; b= I. Ordos megaron’u sınırlarılarının kabaca düzeltilmiş şekli. a. Günümüzdeki X’i-an kenti. b. Büyük Beyaz Piramit kutsal alanı (temenos).


IV.              Ordos’un hemen güney bitişiğindeki X’i-an’ın güneybatısında, Büyük Beyaz Piramit yanındaki kutsal alanı (temenos) oluşturan bölgede, sayıları yüze yakın piramit bulunmaktadır (2, 3).[16]
V.                 Yaklaşık İÖ V. bin başları ya da ortalarıyla, İÖ 3000 yılları arasında, bölgede yaşanan Marduk olayı ile bunun ardından kopan Nuh tufanı nedeniyle, büyük olasılıkla Pasifik adalarında yaşayanların bölgeyi ejder kayıklarıyla deniz yolundan doğu yönünde terkeden Maya, Aztek ve İnka’lar gibi, Endonezya adaları ve Yeni Zelanda’da kültürlerini devam ettiren Lapith’lerle (Lapita kültürü) Delikli-taş (Bullaun-stone) kültürünün yaratıcısı Patu-paiarehe’ler gibi kara yolundan kısa aralıklarla adalardan adalara waka hourua adlı, çift tekneli sallarla yeni yerleşim alanlarına atlayarak göçen bölge halkları akla getirildiğinde, bunların takip ettikleri göç yollarının, Vietnam, Kamboçya ve Tayland üzerinden gerçekleştiği anlaşılmaktadır.[17]
VI.              Bu bağlamda, Mısır tapınaklarında megaron’ların hemen önünde yer alan temenos alanı (c) hariç, bunu takip eden, birbirlerine dar kapılarla bağlı üç ayrı alanın boş yere yapılmadıkları, bunların bir anlamının olması gerektiği ortadadır. Bu anlam, kuşkusuz bölgeyi terkeden göçmenlerin, göçmen kuşları izleyerek buldukları yollara, bu yollardaki dağlık bölgelerle bu bölgeler arasındaki geçitlere (kapı, Murray plânında I-III) işaret etmektedir. Tıpkı, Ordos’tan (megaron) çıkıştaki kapıda olduğu gibi (Kutsal alanlar, No: 3-5).[18]


 
Ordos ve kutsal alanın genel görünümü: I= Ordos megaronu. II= X’i-an kenti (a) ve Mısır’daki megaronların önünü kapsayan dikdörtgen dağlık alan (Hypostylos).[19] III= X’i-an’ın güneybatısında, Kutsal piramitler alanında (Sichuan-Hades bataklıkları-Soğuk bataklıklar-düzlük alanlar-Peristylos), ve etrafında yüksek plato (Hypostylos. Stonehenge’deki altından yapılmış piramit modeliyle, baklava dilimi biçemindeki siyah taş üzerinde, etrafı dağlarla çevrili, ortadaki çift daire içinde tasvir edilmiş, büyük olasılıkla yine piramit betimleri olan eseri hatırlayalım).[20]


Yukarı Nil’de, küçük ada üzerinde kurulu Philae tapınağı ve konumunu gösterir resim (www.touregypt.net/philae.htm).


Bu alanlar Mısır tapınaklarında, anavatanlarındaki bölgelerin coğrafi yapılarına göre şöyle sıralanmış:
  1. Ordos (Megaron). Kutsal mekân ve bunun önünde nehir kıyıları ve dağlar arasında kalan beş uzun geçit. Hypostylos plân.
  2. X’i-an kutsal piramitler (Büyük Beyaz Piramit) alanı ve günümüzde Chengdu merkezli dağlık ve yüksek arazi. Hypostylos plân.
  3. Günümüzde Laos’u da içine alan, Himalaya yüksek platosu. Hypostylos plân.
  4. Etrafı yüksek dağlarla çevrili, bugün Tayland ve Kamboçya’yı içine alan ovalar. Peristylos plân.
  5. Tapınağın Peristylos alanından çıkıştaki kapının iki yanında Sumatra adasıyla Malaya yarımadasına çıkışı temsil eden kulelere yer verilmiş. Bu kapıdan Pasifik okyanusu ve en güneyde Yeni Zelanda’ya kadar uzanan adalar grubuna ulaşılabiliniyor. Malakka kapıları, Uzak Doğu’da Pasifik’in küçük adalarına geçiş için en önemli kapılardır. Zira burası, deniz yolundan çok daha güvenli olduğu kuşkusuz olan kara yolunun, Asya’dan güneye uzanan en uç noktasıdır. Bu nedenle, kurtuluşu betimleyen buradaki “Deniz kapısı-Malakka kapıları”, adaların coğrafi konumuna da uygun olarak, kutsal sayılmaları adına son derece görkemli inşa edilmiş.

Malakka kapıları, Narmer paletinin arka yüzünde de betimlenmiş. Figürde, etrafı kuleli surlarla çevrili, ortada kent kapısı, ya da iskâna işaret eden iki kuleli konstrüksiyon önünde, Büyük tufanda sel sularına kapılanları temsilen, yarı beline kadar sulara gömülmüş bir insan figürünü kurtarmaya çalışan Tüylü kotuzu (yak öküzü) görüyoruz. Kotuzun insanları kurtarması, tabii ki onları ellerinden tutup sel sularından çekip alması şeklinde yorumlanamaz. Ancak, Mısır “Ölüler Kitabı”ndaki bir betimde de gördüğümüz gibi, başlarını göğe kaldırmış öküzler, depremi sezinlemişler, dolayısıyla insanlara, tektonik olaylarla Büyük sel felaketini, böğürerek önceden haber vermişlerdir. Kendi payımıza, doğal ki böğürüp tehlikeyi haber verme anındaki sesleri eserlerine aktaramayan Mısırlı sanatçıların, bu olayları eserlerine yansıtırlarken kullandıkları tasvir üslûpları, ancak dâhiyane olarak tanımlanabilir.[21]


 
a= X’i-an kutsal alanının, oluşan karni olayının ardından doğan zorunlu göçler sırasında, kuşların göç yollarını takip ederek ilerledikleri alanlarda, Hypostylos[22] ve Peristylos[23] araziler nedeniyle, Mısır tapınak mimarilerinde (Philae tapınağı vb.) olasılıkla ayrımlarla gösterilmiş bölgeler. IV= Himalayalar’a uzanan yüksek plato (Hypostylos); V= Vietnam’dan, Laos, Tayland, Kamboçya ve Malezya’ya düzlüklerine doğru uzanan, etrafları dağlarla kaplı alçak ovalar (Peristylos- Murray’ın Mısır tapınak mimarileri plân taslağıyla karşılaştırınız); b= Ordos’tan Asya’nın Pasifik’teki en güney noktası olan Malay yarımadası-Sumatra arasında kalan Malakka çıkış (kurtuluş) kapısı. (Malakka boğazı, c); A-B1-B2-B3-C-D-E2-F, göç bölgelerinden Philae tapınağı plânına uygulanış biçemi.


Gyllius, eskiden İstanbul’un (Byzantion dönemi) Bovis Forumu’nda, Zonaras’a göre Pergamon’dan (Bergama) getirilmiş öküz biçiminde bir tunç fırının bulunduğundan bahsederken şöyle diyor: “Bu boğayı, Attikalı tunç zanaatçısı Perillos tiran Phalaris[24] için yapmıştı – Plinius onu böyle adlandırır ama başka yazarlar daha doğru olarak Perilaos


a. Kuzeybatı Afrika’daki, Herodotos’a göre Antik dönemlerde “Mak”ların yaşadığı Sierra Leone’de “Gobo= Gorgo?” adıyla anılan iki Tüylü kotuz, geleneksel tören kıyafetleriyle görülüyor;[25] b. Diğer bir yerleşkede, ortada Tüylü kotuz figürü (Gorgo başı farklı yorumlanmış). Solunda, Uzak Doğu’daki tektonik olaylar ve Büyük tufanda ölenler için, yüzüne Akheron'daki ölüleri temsilen beyaz mask takıp aynı renkte elbise giymiş Sierra Leoneli bir kadınla birlikte. (sierraleone1968-70.blogspot.com/).


 
Sierra Leone’de, günümüzde hâlâ daha kullanıldığı anlaşılan, Antik Mısır’da kullanıldığını gördüğümüz “Yatay el tezgahı”ve kullanım şekli.[26] (sierraleone1968-70.blogspot.com/).


derler – ve ateşe atılan insanın haykırışından kendine pay çıkarıp, ilk olarak o işkenceyi zanaatçısı üstünde, daha da haklı bir şekilde, vahşetle, denedi”.[27] Satırlarının devamında ise, yaşlıların ilettiği bir kehânet hakkında, Ioannes Tzetzes’in “Khiliades” adlı eserinde değinilen anlatıda, şöyle bir yorumunun yer aldığına değinmektedir: “βοΰς βοήσει τε χαί ταΰρος’ ή θρηνήσει”, yani “Öküz böğürecek, boğa yas tutacak”. Burada “Bous-Öküz”, İstanbul’un; “Tauros-boğa ise “Roma”nın sembolleridir. İstanbul’un başına, tıpkı Uzak Doğu’daki felaketi andırır bir olay geldiğinde (bu kez Uzak Doğu’daki sel sularının kuşatması değil, fakat yabancı güçlerden oluşan bir ordu kuşatması kastediliyor), Bous (İstanbul) Tauros’tan (Roma) yardım istemek için böğürecek (haykıracak-çağrı yapacak), fakat Tauros (Roma) onun yardımına koşamayıp (zayıf düşmüş olması nedeniyle), üzüntüye gark olacaktır.[28]


Philae tapınağı plânınının, Güneydoğu Asya ve Endonezya adalarına aplike edilmiş durumu. Yapının blokları arasındaki eğimler, alan yettiğince ve mümkün olduğunca verilmeye çalışılmış. Ancak bölgesel oranlar ve Philae adasının konumuna göre, ölçek ve yön tayinlerinde zorunlu farklılıkların oluştuğu anlaşılıyor. Her şeye rağmen, yöreyi bilmeden, atalarından kalan kayıtlara göre oluşturulduğu anlaşılan yapının mimarları ile bu plânı hayata geçirmeyi gerçekleştiren kral Taharqa’nın, kaynaksal topraklarına olan özleminin zorlayıp doğurduğu açık olan yaratıcı zekâsına hayran kalmamak mümkün değildir. Haritadaki oklar, olasılıkla dünyanın bugüne değin gördüğü Asya’dan doğu yönünde Amerika kıtasına doğru olan Maya, Aztek ve İnka’lardan sonra, güneye doğru yapılmış en büyük toplu göçlerin yönlerine işaret etmektedir.

Yukarı Mısırda, Nil nehrinin içindeki adada inşa  edilmiş Philae tapınağının Uzak Doğu’da Sumatra adası ve Malay (Malezya) yarımadası arasında kalan Malakka boğazı yoluyla Pasifik okyanusu adalarına geçişi temsil ettiğini gösterir tapınak plân ve kesiti: A= Ordos megaronundaki kutsal alan (Aset tapınağı-naos); B1= Ordos’un güneydoğu bölümü; B2= Ordos çıkışındaki beş geçişli dağlık arazi; B3= Kutsal alandan çıkışı gösterir iç kuleler; C=  Tanrıça Hathor başları ve onun shesheset’i[29] ile bitkisel motiflerle bezeli sütun başlıkları içeren sütunlarla çevrili, ilk doğuş, soy, ya da nesep evi.[30] Büyük olasılıkla Ptolemaios döneminde restorasyon görmüş olmalıdır. Sumatra adasıyla Malay yarım adasını temsil ediyor; D= Perstylos avlu. Ortası düzlük, etrafı dağlarla çevrili Tayland, Vietnam ve Kamboçya’yı temsil ediyor; E1= Peristylos avludan Malakka kapısı/1 çıkışı; E2= Bu kapının kuzeyinde, Hint okyanusuna bakan Malakka kapısı/2 çıkışı ve batı kulesi. Dış kuleler; F= Doğu kulesi ve buna bitişik Borneo (Kalimantan) adasına çıkış kapısı; G= Hint okyanusundan çıkanların takip ettikleri deniz yolu; H= Malakka kapısından çıkanların, Borneo’dan sonra takip ettikleri ikinci yol. Buradan ayrılan diğer bir kol ise, Lombok adası doğrultusunda Flores denizine doğru ilerlemiş olmalıdır. (www.athenapub.com/aria-DE-Philae1.htm). Uyarlama.


“Bous”, ya da “tauros” ifadelerinin kökeninin Uzak Doğu kaynaklı olduğu bir gerçektir. Ünlü Tüylü kotuz’umuzun, Mısırda “Apis; Hapis; Hapi-ankh”,[31] Anadolu-Yunan mitoslarında “Epaphos-Bous”, Roma’da da “Tauros” olarak adlandırıldığı anlaşılıyor. Öküz biçimli tunç fırının içindeki ateşe atılarak cezalandırılanların çektikleri acıların, Uzak Doğu’daki karni olayı nedeniyle, bölgedeki lamar ve püskürüklerden oluşan lavların içinde kalan insanların haykırışlarıyla eşdeğer olduğundan kuşku yoktur. Efsane ve kehânetlerin kökeninde yatan gerçeklerin, Antik dönem kaynaklarında ana suçlu olarak gösterilen Jüpiter, ya da Satürn’ün uydusu olarak kabullenilmiş Marduk’tan kaynaklandığı ortadadır.[32]


 
a= Sol elinde, birbirlerine sürtünmeleri ve elle sallanıyor olmaları nedeniyle, olasılıkla çıtırtılı tiz sesler çıkaran bitkisel bir enstrümanı,[33] sağ elinde ise Shesheset’ini[34] (Sistrum-Sustrum) bir yukarı, bir aşağı kaldırıp indirerek müzik yapan Mısırlı bir kadın. b= Bazı hallerde üzerlerine zil de takılan bir Shesheset görülüyor.[35] Sap kısmı üzerindeki figür, tanrıça Hathor’dır.


Ordos ve Erg-Enek-On’dan, Pasifik okyanusu doğrultusunda güneye doğru yapılan göç yollarına işaret eder plânları içeren Mısır tapınaklarının, bu kapsamdaki anlamlarına en yakışır ve belirgin örneğini, Yukarı Mısır’da görüyoruz. Philae[36] (Pilak- aaleq) tapınağı, Aswan’ın hemen üzerindeki I. Şelale’de, Nil nehrinin ortasındaki aynı isimle anılan ada üzerinde inşa edilmiş. Yakınındaki diğer adaların ismi ise Bigeh ve Agilkia. Buranın güneyinde Nubia (Nübye) ve Aithiopia (Etiyopya) yer alıyor. Tapınak ve kayaların üzerinde Amenhotep III (Amenophis, İÖ 1388-1351), Büyük Ramses (Ramses II- Ramesses II- Riʕmīsisu- User-maat-re Setep-en-re, İÖ 1279-1213), Psammetikhos (Psamtik I, Wah-ib-re, İÖ 664-610), Apries (Wahibre Haaibre-Ουαφρης, İÖ 589-570), ve Amasis’in (Ahmose II, İÖ 570-526) isimleri kazınmış.

Ana yapının etrafında Aset (Ast-Eset-İsis)[37] tapınağı dışında, Hathor ve İmhotep’in birer şapeli de yer alıyor. Bunların bir kısmı Ptolemaios  II (Πτολεμαος – Φιλάδελφος, Philadelphios, Ptolemy, İÖ 309-246), Ptolemaios III (Euergetes, İÖ 246-222), Ptolemaios V (Epiphanes, İÖ 204-181), Ptolemaios VI (Philometor, İÖ 186-145) ve Ptolemaios VIII. (Physcon, Euergetes II, 182-116) dönemlerinde yaptırılmış. Bizi ilgilendiren ise ana yapı, yani en eski Philae tapınağıdır. Tapınaktaki en eski blokların 25. sülâleden (Ethiopian dynasty) kral Taharqa (İÖ 690-664) dönemiyle Amasis Khunimbre ( İÖ 570-526) ve Nectanebo I (İÖ 379-360) dönemlerinde yaptırıldığı saptanmış.


 
a= Aithiopia’nın 25. Sülâle’den kralı Taharqa (Tirhakah. İÖ 690-664. Louvre Museum). Kral, dizlerinin üzerine çökmüş, arkasında kobra yılanını tutan Şahin tanrıya (Hémen), elindeki iki küresel kap içinde damıtılmış şarap (muds of wine-şarap özü) sunusunda bulunuyor;[38] b= Sudan’da Nuri’den kral Taharqa figürinleri.
King Taharqa’s Photo Gallery (25th Dynasty): (Wysinger.homestead.com/kingtaharqa.html).

 
Mısır’da, temenos alanı içindeki naos’ta tanrısal heykel yer alırdı. Ahşaptan yapılmış küçük bir naos içindeki bu heykeller, genelde sert ve monolit taşlardan yapılmışlardır. Daha geç dönemlerde ise, naos’un tipik Mısır bezekleriyle süslendiğini görüyoruz. Resimde, Mısır’da kullanılmış “naos” sembolünü, ortada yer alan kapı içindeki tanrı figürüyle birlikte ve yalına indirgenmiş haliyle görüyoruz.


 
a= Mısır tanrıçası Aset (İsis). Tanrıçanın başında Ordos’tan, ya da Malakka kapısı çıkışındaki kuleleri sembolize eden taç; sol elinde yaşam sembolü Ankh’a benzer Tyet;[39] sağ elinde ise, tepe noktasında lotüs çiçekleri taşıyan bir asa tutuyor.[40] b= Tanrıçanın bu figüründe ise, sağ elinde tuttuğu, bu kez bir “Was”tır.[41]

Mabedin plânına genel olarak baktığımızda, tasarımındaki anlam bakımından var olduğu kuşkusuz olan bütünlüğü görmemek mümkün değildir. Bu nedenle biz, ayrı dönemlere ait olsalar da, tapınağa sonradan yapılan eklentilerin, ya başlangıçta tasarlanan bir plân dahilinde inşa olunduğu, ya da zaman içinde uğradığı tahribat nedeniyle bazı bölümlerinin yenilendiği kanısındayız. Bu noktada aklımıza hemen, aynı sülâleden kral Piankhy (Phiy-Piye-Piy, İÖ 747-716) geliyor. Kral, geçmişte kalan bilgiler yanında günlük belgeleri de acilen korumaya alabilmek için, güvenilir bir kişi olarak, Nuh’un Aithiopia’lı siyahi neslinden olan Rodophos’un erkek kardeşi Taharqa’yı görevlendirmişti.[42] Bu çerçevede düşünecek olursak Taharqa’nın, belgeleri korumak üzere elden geçirirken ilgisini çeken, önemli bulduğu yazılara zaman ayırarak onları okuduğunu imgelemek hiç de abartı olmasa gerektir. Bunların içinden özellikle Asya’dan göç olayıyla ilgili olarak, Djehuti’nin Zümrüt (Emerald) tabletlerinden, papiruslara nakledilmiş olabilecek kopyaların başta geldiğinden kuşku duyulmamalıdır.[43]


Buckle of Aset (İsis) sembollerinden biri. Ortadaki kadın sembolünün Aset, yanlardaki iki kule sembolünün ise Djed direkleri olduğu ileri sürülüyor. Djed direkleri hakkında bir sorunumuz yok. Ancak bu direkleri, Philae tapınağından çıkış kuleleri, ortadaki Aset figürünün ise, Malakka kapılarından çıkan Ordos ve Erg-Enek-On halkını (kadınlarını-Khem kadınları) sembolize ettiği ileri sürülebilir. Djed direklerinin, İkiz yılanları durdurma sembollerini oluşturduğunu daha önce görmüştük. Bu nedenle, olayın Uzak Doğu’daki tektonik felâketlerle olan bağlantısı açıktır. Sembolü
“The belt of İsis-İsis’in kemeri” bağlamında, İnka tanrısı Viracocha ve Aztek tanrısı Quetzalcoatl’ın kemerleriyle karşılaştırınız.[33]



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder