[1] Düzgüner, F. (2006) “İstanbul Sultanahmet’te Bizans Dönemi Saray, Anıt ve Limanları ile Altyapı Çalışmaları”, mimar.ist, Sayı: 20, s.92-95, Şek. 5-9a-c.
[2] Bkz. Kheiron. Erhat, A. (2002) Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, s.174.
[3] Düzgüner, F. (2006) “Byzantion Dönemi’ndeki Kurgusuyla Bir Anadolu Mucizesi: İstanbul”, mimar.ist. Sayı:
21, s.91, 92.
[4] Mallowan, M. E. L. (1966) L’aurore De La Mésopotamie Et De L’iran, Éditions Sequoia, Bruxelles, s.113,
Fig. 126.
[5] Lloyd, S. (1967) Early Highland Peoples of Anatolia, Thames & Hudson, London, s.112, Res.117.
[6] Aithiopia kökenli Antik Mısırlıların, asıl kökenlerinin Asya olduğu hakkında Bkz. Carpiceci, A. C. (1998) Art
And History of Egypt, Casa Editrice Bonechi, Florence, s.5.
[7] Carpiceci, A. C. a.g.e., s.22.
[8] Esin, E. (2006) Türklerde Maddi Kültürün Oluşumu, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, Res.52, 53. Benzer kent plânı
yaratımı için Bkz. Tulunay, E. Tül (1992) Etrüsk Sanatı, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, s.21-23.
[9] Tepe Gawra “11A” tapınağıyla karşılaştırınız. Mallowan, M. E. L. a.g.e., s.78, Fig.85.
[10] Eberhard, W. (2000) Çin Simgeleri Sözlüğü, Çev. A. Kazancıgil; A. Bereket, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, s.355, 356.
[11] Olasılıkla, madenden yapılmış silahların, ahşap + taş silahlardan daha etkin, daha çok sayıda ölümlere sebep olması nedeniyle. Belgelerden birini, Homeros’un Odysseia’sında bulmak mümkün. Yaklaşık İÖ 4000-
3500’de Afrika’ya varan Nuh’tan (Nausithoos-Kalkolitik dönem) sonra, Tritonis (Viktorya) gölü civarında
yaşayan Phaiak’ların topraklarında, Tritonis gölü yakınlarındaki Athene’nın kenti Skherie’nin dört yandan
surla çevrili olduğunu söylüyor yazar. Homeros (1988) Odysseia, Çev. A. Erhat; A. Kadir, Can Yayınları,
İstanbul, VI. 8-10.
[12] Petrie W. M. F. (1909) Qurneh. London , s. 4-6, Pl. IV-VIII. Vörös G. (1995-1996) “Preliminary Report of the Excavations at Thoth Hill, Thebes The Temple of Mentuhotep Sankhkara ”, MDAIK 53, s. 283-287. Vörös G. (1996-1997) “Preliminary Report of the Excavations at Thoth Hill, Thenes The Pre-11th Dynasty Temple and Western Building,” MDAIK 54, s. 335-340. Willkinson R. H. (2000) The Complete Temples of Ancient Egypt , London , s. 172, 173.
[13] (Scholarship.rice.edu/Jsp/xml/1911/13077/1/Mur…).
[14] Murray, J. (1888) Handbook for Travellers in Lower and Upper Egypt, J. Murray and Sons, Thomas Cooks Ltd. London, s.85, Fig.1.
[15] Düzgüner, F. (2009) Erg-Enek-On, İnsanın Kökenine Yolculuk, Homeros’un Odysseia Adlı Yapıtının Analizi, Hermes Yayınları, İstanbul, s.93, dn.108. Bu tarzı Anadolu-Yunan tapınaklarında, “Tetrastyle prostyle” ve “Tetrastyle Amphiprostyle” tipi tapınaklarda da görüyoruz.
[16] Bu piramitlerin sayısının, Tokar Türklerinin kökenini oluşturan Hongshan, Zhaobaogou, Shandong, Yangshao, Dawenkou ve Liangzhu Neolitik-Kalkolitik kültürlerinin hüküm sürdüğü İÖ 7.- 3. binler arasında, bu kadar çok sayıda olmadıkları, Ancak İÖ 1000 dolaylarında, buradaki eski kültürlerin mirasına konan Yunnan’lı Çinlilerin kutsal alana yeni piramitler inşa ettikleri anlaşılmaktadır. Düzgüner, F. (2007) “Yurt, Praitorion, Kilise ve Cami Mimarisi İlişkileriyle Volkanlar”, mimar.ist, Sayı: 23, s.82, Şek.9. “Yurt ve Piramit Mimarisinin Kökeni: Yangshao Kültürü”, mimar.ist, Sayı: 28, s.105, 106. Düzgüner, F. (2009) “Yurt, Praitorion, Kilise ve Cami Mimarisi İlişkileriyle Volkanlar”, (www.hermetics.org. yurtlar.html).
[17] Düzgüner, F. (2009) “Göbekli Tepe”, (www.hermetics.org/pdf/gobeklitepe.pdf).
[18] Buradaki Ordos’tan çıkış plânını, Eti (Ethi-) ve Göbekli Tepelilerin Erg-Enek-On’dan çıkışlarıyla ilgili yol haritalarıyla karşılaştırınız. Eti’lerin ikinci vatanları olan Ethi adasıyla (Mare adası-Lapita kültürü) Yeni Zelanda’dan [Patu paiarehe Delikli-taş (Bullaun stone) kültürü)] ayrılan toplulukların yarattığı Māori patu ve Delikli-taş sembollerinin yer aldığı II. Ramses’in bir betimi için Bkz. Düzgüner, F (2009), “Göbekli Tepe” (www. Hermetics.org).
[19] Göç yollarındaki coğrafi özelliklerden dağlık alanlar, Mısır mimarisine sütunlarla örülü Hypostylos tarzında; etrafı dağlık ve orta kısmı ova olan bölgelerin ise Peristylos şeklinde yansıtıldığı anlaşılıyor.
[20] Düzgüner, F. (2009) “Dünyanın İlk Kubbeli Yapısı: Stonehenge?”, (www.hermetics.org.stonehenge.html).
[21] Bkz. Arka yüz (b) I. Düzgüner, F. Erg-Enek-On, s.157, 159, Fig.70b.
[22] Mısır tapınak mimarilerinde, dağlık bölgeler Hypostylos (çok sütunlu= çok tepeli dağlar) tarzında betimlenmiş. Bu plan üslûbu, büyük olasılıkla, Anadolu ve Byzantion mimarisine de bu biçimde yansımış olmalıdır.
[23] Aynı mimaride, etrafı dağlarl çevrili ovaları, etrafı sütunlarla çevrili avlular biçeminde, yani Peristylos tarzında görüyoruz.
[24] Sicilya’da Akragas (Agrigentum) kenti tiranı Phalaris (Φάλαρις, İÖ 570-554). Tiran, Perillos’un yaptığı bu tunç öküz fırınının içinde yakılarak cezalandırılmıştı. Uzak Doğu’daki Tüylü kotuzun varlığına dayalı olduğu açık olan öykü, Tevrat’ta Altın buzağı ve Kur’ân-ı-Kerîm’de ise Altın buzağıdan farklı biçimde yer alıyor. Bkz. Tevrat (1974) (Kitabı Mukaddes-Eski ve Yeni Ahit), Kitabı Mukaddes Şirketi, İstanbul, II. Krallar, 10.29. II. Tarihler. 13.8. Kur’ân-ı-Kerîm (1962), Çev. B. Atalay, Doğan Kardeş M. S. A. Ş., İstanbul, Tâhâ, 82.91, 92.
[25] Düzgüner, F. Erg-Enek-On, s.240, Fig.123a.
[26] Düzgüner, F. Erg-Enek-On, s.96-98, Fig.93b.
[27] Yakın bir geçmişte, günümüzdeki Avustralya’da, eline alıp yukarıya kaldırdığı arabaları ağzından çıkardığı alevlerle yakan bir robotun yapıldığı haberlerini, hem yazılı ve hem de görsel medyadan öğrenip gördük. İşlevsel yönden bunca zahmete değmeyeceği anlaşılan bu robotun yapımının, sansasyon yaratmak için mi, yoksa Uzak Doğu’daki geleneksel karni olaylarına bağlı olarak mı gerçekleştirildiği konusunda kuşkularımız var.
[28] Tüylü Kotuz’umuzu unutup, kökendeki kültürümüzden oluşumuz, burada açıkça görülüyor. Mısır’daki Hapi-ankh’tan sonra (Apis öküzü) Bous ve Tauros adlarını alan Tüylü kotuz’umuzun, binlerce yıl sonrasında bu kez bizlere karşı nasıl kullanıldığı açıkça görülüyor. Sorgulamamız gerekiyor. Suçlu olan, kaynaksal kültürümüzü sürdürüp koruyan Hıristiyan Roma ve Anadolu Tokar kökenli, Pagan Byzantion geleneğinden gelen Hıristiyan Bizans mı, yoksa bizler miyiz? Tüm kabahatleri pagan, ya da Hıristiyan olmalarında yatıyorsa, bugün AB ve ABD’nin kuyruğunda işimiz ne?
[29] Shesheset (Sistrum-Sistrums-Sistra):Antik Mısır’daki pek çok tinsel seromoni ve ritüellerin başta gelen enstrümanlarındandı. Ahşap, bakır, ya da bronzdan yapılmış türleri vardır. Elle tutulacak sap kısmı, ve bunun üstünde, “U”, ya da çengel “ ” şeklindekihareketli parçaların sallanmasıyla, ortaya yumuşak “klink-klang” şeklindeki sesler çıkarırdı. Ana yapısı Ankh’ı andırır. Hiyorogliflerde yaşamın sembolü anlamını taşır. Özellikle tanrıça Hathor’la özdeşleştirilmişti.
[30] Tanrıça Hathor buradaki tapınağıyla, tıpkı tanrıça Aset’in kemerinde (Bkz. The belt of İsis) de anlatmak istediği gibi, insanlığın ilk doğuşunun, baba soyunun, atalar zincirinin nereden geldiğini ifade etmektedir.
[31] Mitos’lara göre Apis, Phoroneus* ile bir nymphe olan Laodike’nin oğlu, Niobe’nin de erkek kardeşidir.
* Phoroneos: Inakhos** ve Okeanit (Oceanid)*** Melia, ya da Arkhia’nın oğludur.
** Inakhos: Okeanos ve Tethys’in, Yunanistan Argos’taki nehir tanrısıdır. Inakhos’un Yunan kara coğrafyasına uydurulduğu ortadadır. Zira, Yunanistan karası, Okeanos, yani okyanus kıyısında değildir.
*** Okeanit(ler): Titan Okeanos ve Tethys’in, sayıları üç bini bulan kızlarıdır.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşıldığı ve daha önce de gördüğümüz şekilde, Büyük tufan öncesinde, Pasifik okyanusunu temsil eden “Okeanos” ile, bu denize açılan nehirler ve Amerika’daki “Gog”, Asya’dak, “Mogog” fay merkezlerini, başındaki çift taraflı tarağa benzer atribüsüyle temsil eden Tethys’in, Asyalı oldukları, Mısır, Mezopotamya, Anadolu, ya da Yunanistan’la bir ilgilerinin olmadığı açıktır. Erhat Epaphos hakkında şöyle diyor: “İo’nun tanrı Zeus’tan olan çocuğudur. İnek biçiminde dünyayı dolaştıktan sonra İo Mısır’a varır ve oğlunu orada doğurur”. Bu sözlerden, Epaphos, yani dişi ve erkek Tüylü kotuzu gemisine alıp, Asya’dan Hint okyanusu yoluyla yarı dünya seyahati yapan Nuh’un öküzü İo’nun, Afrika’da Apis adını alacak oğlunu Aithiopia’da (Etiyopya) doğurduğunu anlamak hiç de zor olmasa gerektir. Bkz. Düzgüner, F. (2008) “İstanbul’da Okeanos’la Tethys ’in Kızı Tykhe’nin Forumu: Forum Constantini II”, mimar.ist, Sayı: 30, s.80, 81. Düzgüner, F. (2009) “Yazılıkaya’da Eti’lerin (Aith’ler= Eth’ler= Yanık’lar) Kem (Khem) Sembolleri”, (www.hermetics.org/etiler.html). Epaphos ve İo için Bkz. Erhat, A. a.g.e., s.102, 158-159.
[32] Gyllius, P. (1997) İstanbul’un Tarihi Eserleri, Çev. E. Özbayoğlu, Eren Yayıncılık, İstanbul, s. 174-178. Marduk olayının en önemli kanıtlarından birini oluşturan Kelt’lere ait Hermaios’un asası (Kerykeion) için Bkz. Düzgüner, F. (2010) “Büyük Tufan”, (www. hermetics.org/pdf/gobeklitepe2.doc).
[33] Günümüzde bunun yerine, bateristler, vurmalı çalgılar (perküsyon) telleri denen ince tel püskülleri (percussion wire brush) kullanıyorlar.
[34] S>h<es<hes>et< kelimesi, tıpkı Mısır tanrıçası “Selket= Sele engel ol; sele ket oluştur” anlamlarında olduğu gibi, Türkçedeki “S-es-et= Ses çıkar” anlamına gelmesiyle dikkat çekicidir. Yapısal olarak en eski Türkçeyi ortaya koyuyor olabilir. Günümüz dilinin dışında, Antik Türkçede yer alan pek çok sesi ifade eden harf ve tamgalar ve tanrıça Selket için Bkz. Düzgüner, F. Erg-Enek-On, s.57, dn.51, s.105, dn.125. Kâşgarlı Mahmûd, Divânü Lugâti’t-Türk, Kabalcı Yayınevi, Çev. S. Erdi; S. T. Yurteser, İstanbul, s.11-125 vd.,354.
[35] Aztek şamanlarının, gündönümündeki Büyük bayramlarında, başlarındaki thyrsos ve ellerindeki zilli sopalarının olduğu figürlerle krş. Düzgüner, F. Erg-Enek-On, s. 41, Fig.8. Mısır’da, Dionysos adına yapılan Kutsal akşam yemeği günü, ellerindeki phallos’lar yanında fülütlerle (aralarında muhtemelen shesheset de olmalıdır) müzik yaparak ilerleyen kalabalık ayin yürüyüşleri için Bkz. Herodotos (1991) Herodot Tarihi, Çev. M. Ökmen, Remzi Kitabevi, İstanbul, II. 48, 49.
[36] Philae, aynı zamanda bir Omphalos ve Navel, yani “Dünyanın göbeği” anlamındadır. Homeros’ta da “Navel of the sea= Omphalos Thalasses = Denizlerin göbeği” olarak geçiyor. Bkz. Homeros, a.g.e., VII. 244. Omphalos – Wikipedia, the free encyclopedia: (en.wikipedia.org/wiki/Ompgalos-22).
[37] Tanrıça Aset (Ast, Eset, İsis) Asar’ın (Osiris) kızkardeşi ve karısı sayılmıştır. Ana tanrıça olması yanında, kültür ve medeniyetin de tanrıçasıydı. Tanrıça, Anadolu ve Yunan mitoslarında tanrıça Hebe’yle bir tutulmuştu. Bu çerçevede Hebe’nin, Adem’in (Herakles) eşi olduğu ve X’i-an’ın güneybatısındaki Adem’in Büyük Beyaz Piramit’iyle Choukoutien’deki Homo erectus’un varlığı göz önüne alındığında, günümüzdeki Çin’in Hebei bölgesinin önemi ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla Hebe (Havva), yani Aset’in asıl toprakları Hebei, Ordos ve Erg-Enek-On’du. Bütün bunlara göre, Herakles’in Mısır pantheon’undaki karşılığının Asar, yani Osiris olduğu ortaya çıkıyor. Erhat’ın dediği gibi Mısır mitolojisindeki Aset, Anadolu-Yunan mitolojilerine benzer şekilde, gerçekten de Asar’ın kızkardeşi ve karısıdır. Bkz. Hebe. Erhat, a.g.e., s.123. Düzgüner, F. a.g.e., s.235-237.
[38] Buradaki tanrı, Şahin tanrı Horus değildir. Bugün bile, en iyi “Muds of wine”nın Yeni Zelanda’da yepılıyor olması, ilgi çekicidir.
[39] Sembol, Tiet-Tit-Aset düğümü-Knot of Aset-Buckle of Aset-Blood of Aset-Girdl of Aset-The belt of Aset-Tie of Aset olarak da geçiyor. Mısır Ölüler kitabında, sembol için şöyle söyleniyor: “Aset’in (İsis) sihirli gücü, Göz’ün (Khem?) sihirli gücü, ona yapılmış büyük bir olaydan (tektonik olaylar ve ardından oluşan Büyük tufan?) onu korudu; onlar, ona (Khem insanı) yapılmış yanlışı (felaketi) önlediler”. Buckle of Isis – magickal symbolism: (www.tween-the-shadows.com/magick/.../buckle_of_isis.php).
[40] Bize göre, tanrıçanın bu asası, “Was” tan farklıdır. Ordos’tan çıkışı, tektonik olaylardan kurtulan insanların doğadaki çiçekler gibi tekrar hayat bulmaları ve dimdik ayakta kalmalarını sembolize ediyor olmalıdır. Sol elinde taşıdığı Tyet, Aset’in Ordos çıkışını kutsal topraklar olarak düğümlemesini (Aset düğümü), yani Ordos megaronu’nun kapısının kilitlemesine işaret ediyor olabilir. Mısır, Anadolu ve Yunan tapınaklarında önceleri ahşap, daha sonraları bakır, ya da tunçtan yapılmış kapılara sahip naos’un kapıları kapatılır ve sıkıca kilitlenirdi. Tapınağın ait olduğu tanrıya ayrılmış bu en kutsal yerin kapıları, genellikle sabah, öğle ve akşamları gerçekleştirilen ayinler sırasında Başrahipler tarafından açılırdı. Zaman zaman gerektiğinde, Başrahiplerin yerine bir başka rahibin tayin edildiği de olurdu (Mısır’da promis’ler olmak koşuluyla). Kutsal yer naos ve tapınağın diğer odalarıyla olan kapalı bağlantıyı takip eden diğer odalarda, tanrı adına adanmış mücevherler, ritüel araç ve gereçler yanında nişan alâmetleri gibi kıymetl, eşyalar bulundurulurdu. Erhat, Odysseia çevirisinde, “megaron” kelimesini “büyük sofa” olarak çevirmiş. Megaron’un kapılarının kilitlenmesi hakkında Bkz. Homeros, a.g.e., XXI.380-385. Elderkin, G. W. (1930) “Ancient Paintings from the Earliest Times to the Period of Christian Art”, by. M. H. Swindler, AJA, Vol. 34, No. 2, s.270.
[41] Was, Mısır’da güç, hâkimiyet ve hüküm sembolüydü. Kralların elindeki Was, kralın hâkimiyetine işaret ederdi. Ölü ve cenaze sahnelerinde krallar, daha sonraki dönemlerde, boyları tanrı ve krallara göre daha kısa olarak (daha düşük statüde) gösterilmiş halktan kişilerin ellerinde de görülmeye başlanmıştır.
[42] Düzgüner, F. Erg-Enek-On, s. 110, 111, Fig. 46.
[43] Düzgüner, F. a.g.e., s.105, Fig. 43a.
[44] Düzgüner, F. (2009) “Göbekli Tepe”, (http://www.hermetics.org/pdf/gobeklitepe.pdf). Düzgüner, F. (2009) “Yazılıkaya’da Eti’lerin (Aith’ler= Eth’ler= Yanık’lar) Kem (Khem) Sembolleri” (http://www.hermetics.org/etiler.html).
[45] Düzgüner, F. (2006) “İstanbul’da Güneş’in (Helios) Sarayı: Boukoleon”, Arkeoloji ve Sanat Dergisi, Sayı: 121, s.83, dn.41.
[46] Omphalos (Dünyanın göbeği-Navel of The World) hakkında daha geniş bili için Bkz. Düzgüner, F. (2010) “Göbekli Tepe”, (www.hermetics.org/pdf/gobeklitepe2.doc).
[47] Uzak Doğu’da, Çin’in Neolitik Longshan kültürüne (İÖ 4300-2500) ait, son derece mükemmel işçilik gösteren, bir o kadar da zarafet taşıyan iki adet ayaklı vazo için Bkz. Düzgüner, F. a.g.e.
[48] Bkz. Düzgüner, F. Göbekli Tepe, (www.hermetics.org/pdf/gobeklitepe.pdf).
[49] Akheron (Erg nehri) ve Marduk olayının Uzak Doğu kaynaklı olduğunu, Anadolu-Yunan mitosları da kanıtlıyor. Şöyle deniyor mitoslarda:* “Kore (Persephone) bir gün oyun arkadaşlarıyla birlikte çayırda [Asphodel çayırı-Kore’nin (Persephone) koruluğu] çiçek toplarken birdenbire yer yarılmış, tanrı Hades arabasıyla dışarı çıkagelmiş, kızı yakaladığı gibi kaçıp gitmiş. Ümitsizlikten ne yapacağını bilemeyen tanrı ana (Demeter), kızını araya araya bütün dünyada dolaşmadık yer bırakmamış (insanların dünyaya yayılarak bereketli ve tehlikesiz topraklar aramaları). Sonunda her şeyi gören ve bilen güneş tanrı Helios Kore’nin (Persephone) bulunduğu yeri söylemiş. Bunun üzerine Demeter Olympos’tan kaçmış,** yüreği sızlayarak ıssız bir yere çekilmiş. Onun küsmesiyle toprağın bereketi kalmamış, insanlar kıtlık tehlikesine uğramışlar. Zeus boşuna onu barıştırmaya çalışmış boşuna Hades’ten kızı geri vermesini istemiş: …Bütün yalvarmaların boşa gittiğini gören Zeus, Kore’nin (Persephone) yılın üçte ikisini yani çiçek açma ve meyve zamanını, anası Demeter’in, geri kalan üçte birini, yani kışı da kocası Hades’in yanında geçirmesini kararlaştırmış. Böylece toprağa yeniden bereket gelmiş”. Büyük tufan ve tektonik olayların oluştuğu, Homeros’ta Asfodel çayırı ya da Kore’nin (Persephone) koruluğu olarak geçen yer, günümüzde Büyük Çin ovası olarak anılan yerdir. Kore yarımadasıyla hemen karşılıklı konumdaki bu yerde, İÖ 4000-3500 dolaylarında oluşan tektonik olaylarda, günümüzdeki Kore körfezinden Sarı denize kadar uzanan bölgenin çöküntülere uğrayarak denize battığı anlaşılıyor. Yani o zamanlar bir kara parçasıyla Çin ovasına bağlı olan bölge çökmüş. Dolayısıyla, günümüzdeki Kore toprakları, eski toprakların yarısını oluşturuyor. Diğer yarısı ise bu çöküntüler sırasında Sarı denize, yani Hades’e gömülmüş. Mitosta Zeus’un bulduğu çare olarak anlatılmak istenen, Kore’nin (Kore topraklarının) yarısının Hades’e indiği (Kore körfezi ve Sarı denizin oluştuğu), diğer yarısının ise günyüzünde kaldığıdır (Bugünkü Kore toprakları). Mısır tanrısı Djehuti’nin tabletlerinde, Kore ismi her ne kadar “Keor” olarak tercüme edilmiş olsa da (?), Bu ismin içinde gizli olan “Kore” adı ve Undal dağlarının Kore’de olması, bölgede geçen mitoslarla tamı tamına uygunluk sağlamaktadır. Bkz. Demeter. Erhat, A. a.g.e., .s. 85. Düzgüner, F. Erg-Enek-On, s.51, Fig.16a, b, s.202. dn. 334. Persephone’nin koruluğu, s. 200, 204, Asfodel çayırı, s.225.
* Mitos’a açıklık getirebilmek için, Persephone’nin Kore adına öncelik verilmiş ve bazı bölümlerde açıklama eklemek zorunda kalınmıştır.
** Mitos’ta geçen “…Bunun üzerine Demeter Olympos’tan kaçmış” ifadesi, tabii her zamanki gibi, Antik yazarların mitos’u Yunanlılaştırma çabalarının bir sonucudur. Yunanlılarla aynı mitosları paylaşan ve tanrıça Mynemosyne (akıl, us ve bellek tanrıçası) dolayısıyla geçmişlerine sadık Antik Anadolu halkları ise, böyle bir çabaya asla gereksinim duymamışlardı.
[50] Düzgüner, F. (2007) “Bir Güneş (Ateş Kültü) Tapınağı: Pantheon”, mimar.ist. Sayı: 26, s.107.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder