9 Aralık 2010 Perşembe

GÖBEKLİ TEPE (EK)

Göbekli Tepe konusuna bir daha dönmeyi düşünmüyorduk. Ancak, aşağıda adresi yer alan bir site ve içeriğindeki somut veriler, savlarımıza kanıt oluşturması nedeniyle, niyetimizden caydırdı bizi.

Yazıda, tıpkı Göbekli Tepe’deki sembollere benzer betimler, kuşkusuz Göbekli Tepe’lilerin kaynaksal kökenlerine işaret ediyor. Bu betimler üzerine yapılmış Çin kaynaklı yorumları, aşağıda hem orjinal yazı ve hem de tercümesi içeriğinde vermeyi uygun bulduk. Ancak sonuçta, bu yorumların ne okuyucuyu ve ne de Çinlileri tatmin etmediği anlaşılıyor. Bu nedenle de, geçmiş mitosların araştırılmasıyla, tüm dünya uluslarından, yaşlılara danışılması istenilmiş.

Biz bu yorumlar üzerindeki eleştirileri, kendi kanıtlarımızı ortaya koyarak, karşılaştırmalı bir araştırma yapmak üzere, bilim adamlarıyla okuyucuya bırakmak istiyoruz. Şöyle ki:

Yazıdaki konuya ilişkin, Göbekli Tepe'deki Dikilitaş 18: a= D Yapısında, Dikilitaş 18’in konumu; b= Dikilitaş 18’den ayrıntı; c= Dikilitaş 18’in göğüs tarafında “H” biçimli sembolün altında, hilal formlu şekil içindeki ortası delikli çember (Delikli-taş).  a. Schmidt, K. 2007. b, c. (Arş. Çiz.).


Eserler üzerinde, hilal içinde yer alan daire şeklindeki sembol, bir güneş betimi değil, Kore ve İç Moğolistan kaynaklı “Delikli taş-Bullaum stone” kültürünün sembolüdür.

 Uzak Doğu’da, Japonya, Kore ve Beijing’den Si-Kiang nehrine kadar uzanan, son derece önem taşıyan Neolitik ve Kalkolitik kültürlere ait merkezler:  A= Ainu kültürü (İÖ 10000-300); B= Chulman kültürü (İÖ 8000-300); C= Cishan-Peiligang-Yangshao kültürü (İÖ 6000-3000); D= Hemudu-Liangzhu kültürü (İÖ 6000-3300); E= Daxi kültürü (İÖ 4400-3300); F= Dawenkou-Longshan kültürü (İÖ 4300-2500); G= Xinglongwa-Xinle-Hongshan kültürü (İÖ 6500-3500); H= Qujialing-Shijiahe kültürü (İÖ 3000-2600); I= Neolitik Yintaowen kültürü (Yaklaşık İÖ 2000). (Atalay, Y., Arş. Hrt.).


Kore ve İç Moğolistan’daki Büyük tufan öncesi, Marduk’un atmosfere sürtünerek geçişi sırasında oluşan tektonik olayların, bölgedeki neolitik ve kalkolitik kültürleri etkilemesi ile, bu etkileşimin, Delikli-taş (Bullaum-stone) kültürlerinde, dışta tektonik olaylara neden olan yanardağ merkezleri ve çöküntü alanı (III), iç kısımda bir ay şeklindeki Çin kıyıları (II) ve bunun batısında yerleşik Delikli-taş kültürlerini temsil eden daireyi oluşturduğu (I), ağırlıklı olarak ileri sürülebilir görünüyor: I= Pasifik’te tektonik olaylarla birlikte oluşan çöküntü yayı (mavi renk). Pişmiş toprak urne ve taş eserde,en altta ve  sanki hilal biçimindeki betime ateş püskürür şeklindeki bu bölge, her iki eser üzerinde de “3” numarayla gösterilmiştir. a: Jeju adası; b: Yonaguni adası; c: Bo Hai körfezi; d: Sarı deniz; e: Doğu Çin denizi; II= Bir hilal biçimi oluşturan Çin’in Pasifik kıyıları (sarı renk); III= Haritada gösterilen“B-I” kültürleri, Dawenkou’da ele geçen taş eser üzerinde, en üstte bulunan dairesel betim içinde, yuvarlak halkalar şeklinde betimlenmiş (burada çember, sarı renk). Dolayısıyla, bulundukları coğrafyayı gösteren ve başlarına gelenleri işaretleyen bir sembol olarak ortaya çıkan betimin, daha sonraki dönemlerde Göbekli Tepe’de de, Yeni Zelanda kökenli Patu Paiareheler tarafından aynı anlamda kullanılmış olması, dikkat ve ilgi çekicidir.


Üzerlerindeki tasvirleri aynı yöne yönlendirilmiş betimleri, yukarıdaki haritayla karşılaştırınız. Her iki figürde de: 3a= Ada, ya da adalardan batıdaki Çin kıyılarını tehdit eden lamar, çok büyük tusunami dalgaları veya volkanlardan fışkıran lavlar betimlenmiş.

Biz bu kültür ve onu temsil eden sembolün, Büyük tufanın ardından Pasifik okyanusuna göç eden ve Yeni Zelanda’ya vardıktan sonra, “Patu Paiarehe”ler adını alan topluluktan çıktığını varsaymıştık.[1] Oysa Dawenkou kültürüne ait nekropol alanlarıyla bir mağaradan elde edildiği anlaşılan, aşağıda karşılaştırmalı olarak verilmiş pişmiş toprak ve taş eserler, bu kültürün kaynağının da Kore ve İç Moğolistan olduğunu ortaya koymaktadır. 

Eserler, yazıda yer aldığına göre İÖ 3000-2600 arasına tarihlendirilmiş. Bize göre bu tarihler, tamamen gerçeği yansıtmaktadır. Zira Büyük tufan tarihi olarak saptadığımız İÖ 3500-3000 tarihleri sonrasını kapsamakta ve tufan sonrası yeniden devam edebilen ender kültürlerden olan Dawenkou kültürünü işaret etmektedir. Bize göre, Büyük tufan sonrasında bölgede ayakta kalabilmiş diğer bazı kültürlerde de benzer eserlere rastlanabilir ve İÖ 3500’den daha erken bir dönemde Delikli-taş kültürüne rastlanılmaması olasıdır.

Bu bağlamda, Hilal içindeki dairesel bölüm, yani delikli-taş betimi, Kore yarımadasının güney yakınında bulunan Jeju adasındaki kutsal Halla-san dağını temsil etmektedir. Simsiyah, adeta bir kömür madenini anımsatan dağın görünümü, gerçekten muhteşemdir. Uzak Doğu’daki Marduk (Apollon Karneios. İÖ 3500-3000)) ve Büyük tufan felaketleri sırasında oluşan çöküntülerin ardından, bir yara almadan kurtulan dağın, bundan sonra aldığı form, gerçekten Delikli-taş kültürlerinde ortaya konan eserleri hatırlatacak cinstendir.  

a= Güney Kore’nin güney yakınındaki Jeju adası (Cheju-do- Tanrıların adası-Island of the Gods); b= Adanın en yüksek dağı, volkanik bazalt yapılı 1950 m yüksekliğindeki Halla-san (Gigantik) dağı. Kapkara dış görünümü ve çok uzun zamandır, Jeju-Tarzı’ndaki Kore Şamanizmi’nin merkezi olmasıyla kutsal sayılmıştır. Etraf, yerinden kopmuş büyük kaya parçalarıyla doludur. Tepe noktasında, Dağın Ruhu’na tapınılan özel bir taş sunak ve dikkate değer Budist tapınakları vardır.  Günümüzde, kraterinin içinde Küçük Beyaz Geyik gölü ve bir Ruhlar-odası (Yeong-shil) mevcuttur. a. (picasaweb.google.com/.../3801dXzKZuZHYajCPQYuTA). b.(www1.korea-np.co.jp/pk/124th_issue/99121202.htm).



Marduk’un geçişi ve Büyük tufan’ın ardından, olasılıkla yeni bir oluşuma kavuşan ve dağın tepesinde Cheonjiyeon şelalesinin aktığı küçük göl (Küçük Beyaz Geyik gölü), Delikli-taş’lara çok benzemektedir. Tufan sonrasında, bölgede eskiden kalmış kültürleri temsil etmiş herhangi bir topluluğun kalmamış olabileceği sanısıyla, burada yok saydığımız Delikli-taş kültürü konusunda, yanıldığımız ortadadır. Bunu, Halla-san dağı ile, aşağıda, Delikli-taş kültürünün Yeni Zelanda’daki temsilcileri olan Patu Paiarehe’lerce oluşturulmuş, kayaların üzerine kazılmış oluklardan, tıpkı Cheonjiyeon şelalesine benzer şekilde, yine kayalarda Hala-san dağının göl olan bölümüne öykünerek yapılmış delikli-taş’larda biriken su oluşumlarından anlayabilmekteyiz.

a= Büyük olasılıkla Delikli-taş’ların kaynağı olabilecek, kapkara görünümlü volkanik Halla-san’da, Cheonjiyeon şelalesinin aktığı, etrafı doğal kayalarla çevrili Küçük Beyaz Geyik gölü. Yeni Zelanda’da, kayalara açılmış küçük yataklardan Bullaun-stone’lara damlayan su kanallarıyla karşılaştırınız; b= Gölün karşı tarafından diğer bir görünüm.a. (charliecullen.blogspot.com/).


 
a= Yeni Zelanda’da, içindeki suyun kısa aralıklarla damlayarak akan oluklarda, Patu-paiarehe’ler tarafından yapılmış delikli kap yuvaları ve içinde yer alan taş kaplar; b= İspanya’nın Minorca (Menorca) adasındaki Antik Torre d’en Gaumes anıtında, yerdeki kayalara oyulmuş Delikli-taş’lar ve bunları birleştiren su olukları. a. (www.celticnz.co.nz/hot_mail6.htm). b. (www.megalithic.co.uk/search.php?country=11...).


 
II. Ramses (İÖ 1278-1213), karşısındaki düşmanlarını yönetir, ya da cezalandırırken görülüyor. Ramses’in sağında, delikli yuvarlak sapı olan, ucu yaygın, ayakkabı çekeceği şeklinde tipik birYeni Zelanda  Māori Patu sembolünü görüyoruz. Bu sembolün sol üstünde ise, yuvarlak bir çukur, yani Delikli-taş mevcuttur. Her ikisinin de sol üstünde “SA” hiyeroglifi yer alıyor. (www.celticnz.co.nz/Bes%20&%20Thor/Bes&Taranis.htm).



Göbekli Tepe’de, yuvarlak planlı, “T” formlu dikilitaş kutsal alanlarının ortak özelliklerini gösterir rekonstrüksiyon denemesi: 1= Çevre duvarı; 2a-k= “T” biçimli dikilitaşlar; 3= Dikilitaşların tepe noktalarında, çeşitli boyutlarda oyulmuş yuvalara tutturularak inşa edilmiş kerpiç bölümler; 4= Kerpiç eklerden geçirilerek birbirlerine bağlanmış çevre kirişleri; 5= Merkez hatıllardan gelip, çevre kirişlerine uzanan bağlantılar; 6= Terrazzo tekniğinde inşa edilmiş taban; 7= Merkezi dikilitaşlar; 8= Kore yarımadasının güney yakınındaki Jeju adasında bulunan Halla-san kutsal dağındaki Küçük Beyaz Geyik gölünü temsil eden, “Dilek kuyusu kapsamında kullanılmış taş kâse (Delikli-taş). Kutsal alanda, İç Moğolistan, Komodo adası ve Yeni Zelanda’dan sonra vardığı Anadolu’da, eski geleneklerini terk etmeyen bir Patu-paiarehe şamanı, Delikltaş’ın önünde, elindeki thyrsosuyla tanrılara dilekte bulunuyor; 8a= Küçük Beyaz Geyik gölüne akan Cheonjiyeon şelalesi ve yatağını temsil eden, sembolik ana hazne ve kanal; 9= Hatılların üzerine oldukça sık biçimde kaplanan ince dal ve yapraklar; 10= İnce dalların üzerine döşenen sıkıştırılmış ot tabakası veya kerpiç tabaka; 11= Merkezi iki dikilitaşı, kerpiç yastıklar içinden geçerek birbirine bağlayıp, çatının ana konstrüksiyonunu oluşturan tepe hatılları; 12= Delikli-taş’ın, çatının zayıf noktası olan tam ortada yer alması nedeniyle, her iki yanda çatal yapan çıkıntıların destek olabileceği her iki yandaki çukurlardan geçen destek direkleri; 13= İki yanında çukur oluşturulmuş Delikli-taş (Okulus-oculus ?). Bu taş, yağmur sularını yapının içine almak ve sembolik Cheonjiyeon şelalesi ile Küçük Beyaz Geyik gölünü oluşturmak üzere, çember yapının tepe noktasına konmuş olmalıdır; (Ölçeksiz  Arş. Çiz.).



Dolayısıyla, Kore ve İç Moğolistan’daki neolitik ve kalkolitik kültürlerden başlayarak, Büyük tufanın ardından göçlerle önce Endonezya yoluyla Yeni Zelanda’ya kadar uzanan Delikli-taş kültürü, bir tarafta denizden Etiyopya (Aithiopia) yoluyla Mısır’a ulaşırken, diğer tarafta süregelen tektonik olaylar nedeniyle Yeni Zelanda’yı terk eden bir kısım Patu Paiarehe’lerin, Endonezya ve civarındaki adalardan karaya çıkarak, Hazar denizinin güneyinden Anadolu, oradan İspanya, İngiltere ve İrlanda’ya kadar uzandıkları anlaşılmaktadır.

 
a= Schmidt’in Kaya tapınağı olarak adlandırdığı güneybatı platosu. Bize göre alan, Delikli-taş kutsal alanı, yani dileklerin kabulü için yapılan bir çeşit kült alanıdır; b= Ceriko’da, Erken Natuf kültürüne ait kutsal alan ve üzerinde yer aldığı ana kaya. Ana kaya üzerinde Delikli taşların konduğu çukurlarla etrafa dağılmış vaziyetteki Deliklitaş’lar: 1=  Sol arka dipteki Delikli-taş kap, in situ durumda görülüyor (Lacivert daire içinde); 2=  Orta bölümde, iki delikli taş daha var; 3= İçlerinden delikli-taş’ları çıkmış çukur yuvalar.  Stonehenge’deki Terrazzo tabanla karşılaştırınız.
a.        Schmidt, K., 2007. b. Mellaart, J., 1988.


Stonehenge Terrazzo tabanı. Buradaki Delikli-taş’lara İngilizler Bullown Stone diyorlar. Kireçle sertleştirilmiş zeminde, Delikli-taş’ların yerleştirildiği çukurların Pearson’nun dediği gibi kalın ağaç kütüklerinin dikilmesine yetecek derinlikte olmadığı, düz ve beyaz zemin üzerinde, kremasyona ait yanık izlerinin de bulunmadığı, açıkça görülüyor.


 
Stonehenge’de saptanmış iki ayrı Delikli-taş örneği  (lotuspharia.freeyellow.com/.../id2.html).


 a= İrlanda’da Kerry İlçesi Kilfountan; b= Wicklow İlçesi Glendalough’taki delikli-taş kültürü kalıntıları (www.irishmegaliths.org.uk/crosspillars2.htm).



 

 Kelt’lere ait tıp sembolünü gösterir, ifade yönünden muhteşem bir kerykeion (Caduceus) betimi.



Sembole ait en açıklayıcı tasviri bir Kelt kerykeion betiminde, hem de tümüyle birden görmemiz, Kelt’lerin (Celtic) de kökenine işaret etmesi yönünden de son derece ilgi çekicidir. Bu bağlamda, savımızın doğrulayıcı kanıtını oluşturan bu betimi, ayrıntılarıyla açmakta fayda vardır:

Tasvirde yer alan figürleri şu şekilde özetlemek mümkündür:
                1.   Betimde, diğer tasvirlerden farklı olarak, kerykeion’un yerinde bir kobra yılanının bulundğunu görüyoruz. Bu kobra kuşkusuz ki, Antik Mısır’da tasvirlerinde sıkça rastladığımız Wadjet’tir [Orta Asya’da Kem’in (Khem) doğusunu koruyan Naja naja oxiana]. Dolayısıyla, Hermeias’ın elindeki altın asa, ya da değneğin kaynağının altın rengindeki Naja naja oxiana olduğu ortaya çıkmaktadır. Buradan, kerykeion’un tepe noktasında üst üste yer alan çift halkadan alttakinin, birbirlerine sarmal olarak dolanmış yılanlarla, üst sarmalda başlarının karşılıklı olarak birbirlerine bakar durumlarından ortaya çıktığını görüyoruz. Bazı kerykeion’lardaki ikiz yılan betimlerinin yerinde, Uzak Doğu ejder motiflerinin kullanılmış olması, ayrıca dikkat çekicidir.
                   2.  Asanın (kobranın) tepe noktasında, aynı Kem sembollerinde gördüğümüz şekilde bir akbaba (Mısır sanatinda Nekhbet. Orta Asya’daki Kem’in batısını koruyan Keşiş akbaba) betimi mevcut. Akbaba, kendisi kadar tedirgin olup, başını ona doğru kaldırmış Wadjet’e doğru eğilip, o da kobraya bakmaktadır. Wadjet, ikiz yılanlar tarafından çok kere sıkıştırılmış ve başının alt kısmında oluşmuş altı sarmal arasında, boğum boğum olacak hale gelmiş. Sanki can çekişiyor. Betimdeki anlatım tarzı, Bu olayların dört kez değil, son Apollon karneios olayından daha eski tarihlerde olmak üzere ve tektonik olaylardaki gücün her seferinde artarak, tam altı kez yaşanmış olduğuna işaret ediyor. Nekhbet, kanatlarını açmış, uçar vaziyette. Ancak, ya Wadjet’i bırakıp gitmek istemiyor, ya da İkiz yılanlarla mücadele ederek Wadjet’i korumaya çalışıyor. İkiz yılanbaşlarının iki yanında noktalar halinde gösterilmiş parçalar, ikiz yılanlara Nekhbet tarafından verilen zarara işaret ediyor olabilir.
                    3.   Kerykeion’un sağ ve solunda iki ayrı sahne yer alıyor. Bunlardan sağdaki sahne, Uzak Doğu’da yaşanan karni olayını (Apollon karneios) açıkça belgeliyor (a). Soldaki sahne ise, karni ve Büyük tufan sonrasında, Kelt’lerin İÖ 3. yüzyılda Hazar denizinden İspanya’ya kadar yayıldıkları alanları göstermektedir (b). Yine Antik Uzak Doğu eserlerindeki gibi naratif bir sanat anlayışını ortaya koyan tasvirde anlatılmak istenenleri şöyle açmamız olasıdır: a=  Sağ yukarıda, Nekhbet’in sol kanadı altında satürn’e benzer bir betimle uzayın varlığı yanında, olaya neden olan kaynak gösterilmek istenmiş. Yani aşağıda güneşe benzer ışınlarla yüksek ısı yayan Marduk’un yarattığı karni olayına, satürn’ün neden olduğu anlaşılıyor. İÖ 4000-3500, 3000 dolaylarında, Uzak Doğu’da (Asya-AMPHERES) dünyanın atmosferine teğet çarparak geçen ve bu nedenle kor haline gelen Marduk’un ortasındaki kadın betimi, bizlere Tethys’i hatırlatmaktadır. Tethys, aynı Zeugma’da ele geçen 1. – 2. yüzyıllara ait mozaik tasvirinde olduğu gibi betimlenmiş. Başının üzerindeki iki çatal (iki yandaki taraklar), Kuzey Amerika’daki (ELASİPPOS) Gog (Yecüc) ve Asya’daki Magog (Mecüc) fay merkezlerine ait uzantıların, Pasifik okyanusunun tabanında iki eldeki parmakların kenetlenmesi, ya da birbirlerine geçen taraklar şeklindeki coğrafi oluşuma işaret ediyor. Yani Marduk, bir taraftan Asya’daki tektonik olayları tetiklerken, diğer yanda yıldırım şeklinde betimlenen ateş toplarıyla dünyaya ve insanlara zarar vermiş. Üçgenin tepe sivri köşesi, Marduk’tan çıkan ateş toplarının, çok geniş bir bölgeyi etkilediğine işaret ediyor (üçgenin alt uzun kenarı). Görülen zarar, üst kısımdan aşağıya doğru üçgen biçiminde açılan üç ayrı siyah geometrik biçemle belirtilmeye çalışılmış. Kerykeion’un en alt bölümünde gösterilmiş köklerden siyah olanı, sağ taraftaki büyük bir su birikintisine (suyun büyüklüğü, arkada perspektif olarak verilen su karaltıları tasvirlerinden anlaşılıyor. Yani Pasifik okyanusu) doğru uzanıyor. Pasifiğin üzerinde görülen bir kent tasfiri (Navel of the world-Dünyanın göbeği), Marduktan düşen ateş topları nedeniyle alev alev yanmaktadır. Bunun hemen solunda görülen taş stel ise, oluşan tüm felâketlerin ardından ölen insanları sembolize ediyor. b= Bu bölümde, gökteki bir yıldızla, bunun hemen sağ alt kısmında, içinde kollarını göğsünde birleştirmiş, bağdaş kurup oturur pozisyonundaki insan betimi, doğadaki dengelerin tekrar kurulduğunu, bu nedenle de insanların artık rahat ettikleri Avrupa (EVAİMON) topraklarında olduklarını betimliyor. Burada da yıldırımlar çakıyor. Ancak bu kez, ters üçgen şeklindeki betimlerden her biri beyaz renkte bırakılmış. Yani burada bir felâket değil, gök gürültüleri ve şimşekle (Zeus) birlikte yağan yağmurlar (Pallas Athene) betimlenmiş. Geniş bir alanda (tepe uzun kenar) toplanmış bulutlar, ters üçgenin (koni) alt köşesinde toplanıp yağan yağmur damlacıklarına dönüşerek, yeryüzündeki kayaların (Delikli-taş, Bullaun-stone) üstüne yağıyor. Tasvirin bundan sonrasındaki betimler ise, yukarıda anlatılanların tümünden çok daha fazla önem arz ediyor. Zira sol altta yer alan kayalık arazinin ortasından akan cılız su akıntısı, Delikli-taş’ın alt kısmında bir su birikintisi (akarsu) oluşturmuş. Bundan daha da ilginç olanıysa, kayalık araziye bitişik vaziyette gösterilmiş olan (orta kısmı) delikli-taş’ın, bir Bullaun-stone olmasıdır (İrlandalılar “Bullown Stone” diyorlar). Bu betimin, tıpkı İrlanda’daki Killades taşı, Feaghna, Burren, Killerry, Killinagh, Gortavoher, Cong, Ardtole, Toormour, Kilfountan, Glendalough delikli-taş’larından başka bir şeyi anımsatmadığı açıktır.

Sonuç olarak, Dawenkou kültürüne ait Delikli-taş kültüründe, hilal içindeki yuvarlak sembol bir güneş tasviri değil, Delikli-taş (Bullaun-stone) kültürünün sembolüdür. Bunu çevreleyen hilal şeklindeki betim, kutsal dağın etrafında toplanmış, toprağı işleyip tarıma geçmiş kültürleri sembolize eden bir “kalıç”, yani Eti’lerde de gördüğümüz gibi oraktır.[2]

Dawenkou’dan ele geçen bir urne üzerinde yer alan olası betimler: 1= Uzak Doğu’daki neolitik-kalkolitik Delikli-taş kültürleri; 2= Hilal biçiminde betimlenmiş Çin'in Pasifik kıyıları, ya da“kalıç-orak” betimi; 3= Kutsal Halla-san dağındaki volkanik patlamaya ait tasvir.



 
Dawenkou kültürüne ait, bir mağarada ele geçtiği anlaşılan eser üzerindeki betimler: 1= Delikli taş kültürünü temsil eden dairesel betim (Burada deliklerin sayılarının, diğer kültürlerde gördüğümüz tek delikten daha çok olduğunu görüyoruz); 2= Olasılıkla Çin'in Pasifik kıyılarının hilal şeklindeki kıyıları veya tarıma geçen Dawenkou kültürünün Kalıç-orak şeklindeki sembolü; 3= Halla-san kutsal dağı, ve ortasında betimlenmiş, olası küçük göl.



Bu nedenle, Dawenkou’da ele geçen bu eserlerle, Göbekli Tepe eserleri üzerinde, politik eğilimlerden arınmış, tarafsız ve bilimsel düzeyde “” metoduna göre yapılacak tarihlemeye, mutlaka gerek vardır. Bu çalışmanın, Dawenkou kültürü eserlerinin, Göbekli Tepe eserlerinden en az bin, bin beş yüz yıl daha erkene dayandığını ve Göbekli Tepe eserleri hakkında verilen tarihlemelerin, son derece abartılı olduğunu ortaya koyacağından kuşku yoktur. Bu çerçevede, Dawenkou kültürüne ait yukarıda yer alan eserler için, bize göre doğru olan İÖ 3000-2600 tarihlemesine göre, Göbekli Tepe’nin en erken yerleşkesi için biçilecek tarih, Dawenkou ve civarındaki neolitik-kalkolitik kültürlerin, İç Moğolistan ve Pasifik adalarından göç ederek dolaşmaları ve Anadolu'ya varışları en az yüz yıl hesabıyla, İÖ 2900-2500’den daha erken olmamalıdır.

Asya’daki Büyük Beyaz Piramit ve Ergenekon kutsal alanlarının yaratıcısı Chulman, Cishan-Peiligang-Yangshao, Hemudu-Liangzhu, Daxi, Dawenkou-Longshan, Xinglongwa-Xinle-Hongshan, Qujialing-Shijiahe ve Yintaowen kültürlerinin temsilcilerinin, Büyük tufanın ardından, Pasifik’teki Borneo ve diğer küçük adalar yoluyla vardıkları Yeni Zelanda’da (Aotearoa),[3] Halla-san kutsal dağına dayalı Delikli-taş kültürü yanında, Ergenekon (Megaron) kültürünü de yeniden yapılandırmaya çalıştıklarını görüyoruz.[4] Bunun en önde gelen kanıtları, Güney adanın kuzeyinde inşa ettikleri ve Asya’daki kutsal alanda yer alan Büyük Beyaz piramide öykünerek yapıldığı kuşkusuz olan, yine onun 300 m yüksekliğine denk olan bir piramit ile İngiltere’deki Stonehenge’ye benzer bir yapı olan “Stonehenge Aotearoa”dır.[5]

Şimdilik edindiğimiz ilk bilgilere göre, Ergenekon’luların Yeni Zelanda’ya vardıklarında aldıkları en eski adları “Patu paiarehe”lerdir. Daha sonraki dönemlerde “Māori” adını alan bu halkın, buradan da göç ederek Afrika’ya vardıklarını, yukarıdaki resimde de görüldüğü gibi II. Ramses’in bir betiminden anlamaktayız. Betimde, Māori’lerin varlığını saptamamıza kaynak oluşturan tasvirler, ayakkabı çekeceğini andıran ve Yeni Zelanda’da günümüzde de “Māori Patu” olarak anılan betimin yanında, bu sembolün hemen sol üstündeki “Delikli-taş, Bullaum-stone” tasviridir.

Eser, her ne kadar II. Ramses (İÖ 1278-1213) dönemine aitse de, Patu paiarehe’lerin Afrika’ya, bu tarihten çok daha önce geldiklerini Homeros, Odysseia adlı eserindeki dizeleriyle Herodotos’un benzer anlatıları ve yine her iki yazarın “Lotosyiyenler”den bahsederkenki ifadelerinden anlıyoruz.[6] Homeros’un bundan sonraki açıklamalarıysa çok daha ilgi çekicidir. Zira, Poseidaon’un oğlu olarak tanıttığı Tepegöz (Volkan) Polyphemos’tan (çok tepeli dağ-Klimanjaro dağı) bahsederken şöyle diyor:
Bir burun dikildi önümüze, baktık dibinde bir mağara,[7]
denize açılan yüksek bir mağaraydı bu,
defne ağaçları sarmıştı tepesini.
Ağıldı burası koyun ve keçi sürülerine,
avlusu çevriliydi dikili taşlarla”.[8]

Stonehenge Aotearoa, Stonehenge ve diğer benzeri yapılar, günümüzde de “Dikili taş” olarak anılıyorlar. Homeros’un burada, benzer dikili taşlardan bahsettiği çok açık. Ozanın daha İÖ 9. yüzyılda bahsettiği dikili taş’ların, bu tarihten çok daha eskilere dayandığı ortadadır. Klimanjaro dağı, büyük olasılıkla Büyük tufan sırasındaki tektonik olaylar sırasında son kez infilak etmiş ve dikili taş’lar zarar görmüş, ya da yok olmuş olabilirler. Her şeye karşın, bölgede yapılacak bir araştırmada, bunlara ait kanıtlara ulaşılabileceği kanısındayız.

Homeros’un, Afrika’da Klimanjaro dağından bahsederken, Kikonlar adlı bir boyun oturduğu İsmaros kentinden (bugünkü Dedeağaç-Aleksandroupolis) bahsetmesine, biz de bir çözüm getirememiştik.[9] Ancak ozanımızın, Odysseus’un Polyphemos’un tek gözünü (Klimanjaro volkanının krateri) oymak için, simgesel olarak betimlediği tek gözlü dev figüre, önce onu sarhoş etmek için verdiği şarabın, İsmaros’ta Kikonların ürettikleri ünlü ve etkin bir şarap olduğuyla Afrika anlatımı sırasında, Troya savaşından dönüşü sırasındaki bir olaya bu nedenle giderek Kikon’lardan bahsettiği açıklık kazanmaktadır.[10]


YUKARIDAKİ BELGELERİ SUNAN YAZININ ASLI


Recently I have found one important symbol from neolithic burial sites in China that bears similiarity to one from Gobekli Tepe(9000BC-8000BC). I had discussed about this symbol before and thought it was a sun worshipping symbol, however I was wrong. According to chinese scholars specifically working on this symbol, this is a symbol for the dead apparently not for sun cult. The most agreed function of the chinese symbol is to protect the soul of the dead, all 3 components consititute a process of the anscension for the dead: The sun like part means the soul of the dead ascending into heaven, the crescent like part means the barrier between 2 worlds, and the fire like part means mountain on where the dead was buried. I also agree with this explanation so far. This symbol has been found in many neolithic sites on tombstones as well as urns for the dead infants, mostly dating from 3000BC-2600BC. It is not an occasional symbol obviously, but one of the most frequently recurring neolithic symbols in China. And the one from Gobekli Tepe also seems to have very important meaning too, since it appears on one side of one of the 2 central stones. Albeit we do not know exactly their meanings, but they all appear to be of central importance to both ancient cultures 6000 thousand years and kilometers apart. Urn for the dead infant, middle phase of Dawenkou Culture:

 
 
Tombstone with strang symbol, middle phase of Dawenkou Culture:
1. Tombstone with strang symbol, middle phase of Dawenkou Culture:
http://usera ImageCa…nkousymboll.jpg

2. A close look at the urns symbol:
http://usera.ImageCa…a/urnsymbol.jp
 
3. Central symbols from Gobekli Tepe:

(Sorry the image insert does not work well so I post direct links instead).

Some chinese scholars also claim that this symbol is related to a modern chinese character: "" which means brightness. Interestingly. this character is made up from 2 separate chinese characters, ""for fire and ""for sun. In comparison in structural meanings, the chinese character "" is almost identical to the symbol which also looks like a sun sitting on fire ignoring the crescent part between them. The questions are, were the 2 similiar symbols found 6000 thousand years apart, 6000 thousand kilometers apart really connected in some way? by its meaning or origin? Since the purpose of Gobekli Tepe site is still under controversy, if we refer to the chinese burial symbol, was Gobekli Tepe some kind of sacrifice site? Notice the symbol of bull head under the sun like symbol, could the whole series of symbols mean the sacrifice of the bull and the ascension of the bull soul into heaven? And the H like symbol on top of means heaven? The destination of soul? It is always easier to explain a phenomenon through refering to other similiar example in different contexts. I am sure this symbol should be found in many culture worldwide, maybe it is hiden in some ancient texts or less popular religious traditions, whatever! from christian, Hindu, talmud, indigenous rituals.. Check your traditional texts closely, ask your elders, and see what you can find out about this mysterious and most ancient symbol?


“ÇEVİRİ”

Kısa bir süre önce, İÖ 9000 – 8000’e tarihlenen Göbekli Tepe’deki son derece önemli sembollerle yakın benzerlik taşıyan tipleri, Çin’deki bir gömü alanındaki eserler üzerinde saptadım. Mamafih, önce güneş tapımına ilişkin olduğunu sandığım bu sembollerle ilgili olarak verdiğim kararda, yanlış hükümde bulunduğumu anladım. Özellikle bu semboller üzerinde çalışan Çin bilim adamlarına göre bunlar, görünüşe göre güneş kültüyle değil, ölüm ve ölülerle ilgili bir kült’tür. Bu tipteki Çin sembollerinin fonksiyonları, çoğunlukla kabul edilen bir varsayıma göre, ölünün 3 bileşimde oluşan ruhunun göğe yükselmesi halindeki durumunda, bu ruhu korumaya ait sembollerdir: Ruhu temsil eden bölüm olan güneş, cennete doğru yükselmektedir. Ay ise, iki dünya arasındaki engeli temsil etmekte ve dağ tasvirlerini anımsatan ateş betimleri, ölünün gömülü olduğu yeri göstermektedir. Şahsen ben bu açıklamaları şimdiye dek kabullenmiştim. Ancak, İÖ 3000 – 2600’e tar,ihlenen pek çok neolitik yerleşkelerdeki mezar stellerinde olduğu kadar çocuk urne’lerinde de saptanan bu sembollerin varlıkları nedeniyle, bu çereçevedeki sembol anlamlarının, ara sıra da olsa tam bir açıklığa kavuşmadığı düşüncesindeyim. Fakat Çin’deki neolitik sembollerden biri, eserler üzerinde sürekli olarak tekrarlanmaktadır. Göbekli Tepe’de de görülen ve anlam bakımından büyük önem taşıyan bu sembol, burada 2 merkezi taşın birinin bir tarafında da açıkça görülmektedir. Her ne kadar biz bunların anlamlarını şimdilik tam olarak bilemesek de, yapıların merkezinde yer alan 6000 bin yıl ve kilometre uzakta kalan bu sembollerin önemi ortadadır. Dawenkou kültüründen ele geçen bir çocuk urne’si:

1. Orta dönem Dawenkou kültüründen, bir stel üzerindeki güç ifade eden sembol:
http://usera ImageCa…nkousymboll.jpg

2. Bir urne üzerindeki sembolden ayrıntı:
http://usera.ImageCa…a/urnsymbol.jpg

3. Göbekli Tepe’deki merkezde yer alan semboller:

(Buraya yerleştirilen görüntünün iyi çalışmaması nedeniyle özür dilerim. Bu nedenle doğrudan link’i postalayacağım).


Bazı Çin bilimadamları, bu sembollerin modern Çin karakterleriyle ilişkili olduğunu savlamaktadırlar:  ""in anlamı parlaklıktır. İlgi çekici bir biçimde, bu karakter iki ayrı Çin karakterini ifade etmektedir. Bunlardan birincisi "" ateş; ikincisi olan "" ise, güneştir. Bunların yapısal anlamlarını mukayese edecek olursak, bir Çin karakteri olan ""in, aralarında yer alan hilal sembolünü hesaba katmazsak, ateşin üzerinde oturan güneş sembolü anlamını çıkarmamız olasıdır. Burada sorun olarak gözüken şey, 6000 yıl ve 6000 kilometre birbirinden uzaktaki bu iki benzer sembolün, aralarındaki anlam bağının ne olduğudur? Bunların anlamları, ya da kaynağın hangisi olduğu? Çin gömü sembollerine baktığımızda, Göbekli Tepe’nin inşa amacı hala daha tartışma götürürken, bu yapılar acaba bir çeşit kurban alanı mıydı? Dikkat çekici olan güneş benzeri sembolün altındaki bu boğa başı sembolü, bütün sembollerin taşıdıkları anlam çerçevesinde, boğa kurbanı ve onun ruhunun göğe (cennete) yükselmesine ait bir anlam mı taşıyordu? Tepede yer alan “H” benzeri sembol cennet’i mi temsil ediyordu? Burası, nihayette ruhun varacağı yer miydi? Değişik şartlarda da olsa benzer örneklere başvurarak, bir fenomen olarak bunları açıklamak, her zaman için çok kolaydır. Ben bu sembolün, dünyanın daha pek çok kültüründe bulunacağından eminim. Bazı Antik tekstlerde, ya da daha az popüler olmuş tinsel tradisyonlarda, ya da her neredeyse! Yelpaze, Hıristiyanlık’tan Hindu, talmud ve yerli ritüellerine kadar uzayabilir. Geleneksel tekstlerinizi sıkıca kontrol edin, yaşlılarınıza sorup öğrenmeye çalışın ve bu gizemli ve Antik sembolün anlamını ortaya çıkarmaya çalışın”.

______________________
[1] Düzgüner, F. (2010) Göbekli Tepe I-XI, (duzguner.blogcu.com/gobekli-tepe-xi/9). Düzgüner, F (2010) “Göbekli Tepe I-IV”, (fduzguner.blogspot.com/2010/11/gobekli-tepe-ii_09.html).
[2] Düzgüner, F. (2010) “Yazılıkaya’da Eti’lerin (Aith’ler= Eth’ler= Yanık’lar) Kem (Khem) Sembollri I-IV, (fduzguner.blogspot.com/2010/11/yazilikayada-etiler-i.html).

[3] İsmi ayrıştıracak olursak, “Ao= bulut; tea= beyaz; roa= uzun” anlamlarındaki bileşik isim, “Uzun beyaz bulut ülkesi”ni ifade etmektedir.
[4] Bkz. Düzgüner, F. (2010) “Izgara Plan, Megaron”, (fduzguner.blogspot.com/2010/11/ızgara-plan-megaron-i.html).
[5] Bkz. Düzgüner, F. (2010) “Göbekli Tepe”, (fduzguner.blogspot.com/2010/11/gobekli-tepe-iv_09.html).
[6] Düzgüner, F. (2009) Erg-Enek-On, İnsanın Kökenine Yolculuk, Homeros’un Odysseia adlı Yapıtının Analizi, Hermes Yayınları, İstanbul, s.184-186. Homeros (1988) Odysseia, Çev. A. Erhat; A. Kadir, Can yayınları, İstanbul, IX.83. Düzgüner, F. (2010) “Aklanmayı Hak Eden Tarihçimiz: Herodotos”, (fduzguner.blogspot.com/2010/11/Herodotos-i.html).
[7] Homeros’un bahsettiği “Oyuk kayalar”, günümüzde Beyrut’ta “Güvercin Mağaraları-Pigeons Grotto” olarak anılan mağaralardır ve Akdeniz’dedir. Oysa “Oyuk mağaralar” derken, Klimanjaro dağının Hint okyanusuna bakan sahil şeridindeki mağaralar kastedilmektedir.
[8] Homeros, a.g.e, IX. 180-184.
[9] Düzgüner, F. Erg-Enek-On, s.175.
[10] Homeros, a.g.e, IX, 39, 40, 47, 59, 66, 165,345-361.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder