31 Aralık 2010 Cuma

PANTHEON / II

[1] Rengârenk Dünya
[2] Ölüm, toprak altı, Hades, tartaros.
[3] Gök kubbe.
[4] Gök ve yer kutsanıyor.
[5] Olasılıkla, Rapa-Nui (Easter Island) adasında, Kısa Kulaklar’ı esir ederek çalıştıran ve buradaki heykelleri yaptıran Uzun Kulaklar kastediliyor olabilir. Carpiceci, Herodotos’un günümüzdeki vinçlerin atası sayılabilecek çok büyük boyuttaki makinaların (maçuna ya da kollu ocak çengeli şeklindeki aletler), yaklaşık beş bin yıl öncesinden beri (İÖ 3. bin) çok ağır ve büyük boyuttaki inşaat taşlarını, yerden yüksek bir noktaya taşımak için kullanıldıklarından bahsetmektedir. Bu makinaların örneklerine, Deir el-Medina’daki bir mezarın duvarlarında, basitçe tanımlanarak boyanmış bir tasvirde görmek mümkündür. Yazarın, “milli manivela makinası-pivoted lever machine” dediği ve olasılıkla kollu ocak çengelini andıran bu makine, 200-300 kilo ağırlığındaki taşları yerden on metre yüksekliğe kaldırabilecek güçteydiler. Makinanın (T) şeklindeki üst çıkıntıları “uzun kulak”, bunların sahipleriyse “uzun kulaklı alıklar” olarak adlandırılmış olmalıdır. Antik Anadolu ve Yunan’da “Duvarcı Kyklop’ları. Carpiceci, Alberto Carlo. Art And History of Egypt,  Casa Editrice Bonechi, Florence 1998, s.69. Erhat, Azra (2002) Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, s.188.
[6] Çölleşen (Suyla=Deniz suyuyla). Nuh tufanı sırasında, deniz suyunun en az  300 Ayak=91,44 m. yükseldiği, 
bilimsel bir gerçektir. Ancient civilizations: www.geocities.com/historymech/rewritten.html-73k
[7] Asya’nın uzaydan çekilen fotoğrafında, koca bir göz şeklinde görülen Kem [X’injiang (Sincan) Özerk bölgesi Taklamakan çölü-Mısır’da Khem, Ra’nın gözü. Türkçede “Kem göz”] bölgesi. Tufan sonrası, bölgenin çölleştiği anlatılıyor. Büyük Dünya Atlası, Arkın Kitabevi, İstanbul 1985.
[8] Gorgo (Medusa).
[9] Volkan.
[10] Volkan (Kraterden fırlayan ateş topları ve kayalar, insan ağzından dışarı fırlayan dişlere benzetilmektedir).
[11] Volkan.
[12] Volkan; Buradaki “Maymun Suratlı  deyimi, hakaret anlamı taşımamaktadır. Tam aksine, bir saygı ifadesidir. Hindularda maymun kutsal bir hayvan olarak kabul edilmişti.
[13] Volkanın ağzı, püskürüklerin parlaklığı nedeniyle, güneşin gözüne benzetilmiş. Dolayısıyla, volkan da güneşin oğlu olarak vasıflandırılıyor. Yapısal olarak, Orta Asya ve Moğolistan’daki ger’lerin (yurt) gelişmiş mimari şekli olan Pantheon’un tepesindeki açıklık da “okulus (oculus)=tanrının gözü” olarak vasıflandırılmıştı. Aradaki benzerlik dikkat çekicidir. Düzgüner, Fırat (2007) “Yurt, Praitorion,Kilise ve Cami Mimarisi İlişkileriyle Volkanlar”, mimar.ist. Sayı:23, s.82.
[14] Volkan.
[15] Volkanın ani patlaması kastedilmiş olmalıdır.
[16] Volkanlar, Güneş’in oğlu olarak tanımlanmaktadır.
[17] Volkan püskürmesi sırasında oluşan, ve hızla dışarı atılan püskürük kütleleri.
[18] Kashyapa’nın bu zalim oğlu, ya evlendiği pek çok karısı arasından biri olan Kalaka’dan olma Kalkanja (Ejder), ya da Krodhavasa’dan olma Pishachas (et yiyen ejder) olmalıdır. Bunlardan biri, olasılıkla Marduk’u
temsil etmektedir. Kashyapa – Father of Devas and Asuras- Indian Mythology: (members.cox.net/apamnapat/entities/Kashyapa.html-5k).
[19]  Satürn’ün, Jüpiter’in arkasından çıkarak, evrensel dengenin yeniden kurulması için gezegene yalvarılıyor.
[20] The Sun and Planets (Graha): (www.religiousworlds.com/mandalam/graha.htm-16k). İlahideki yazım şekline sadık kalınarak tercüme edilmiştir.
[21] Mısırlı rahip adaylarının, kendilerinden önceki piromis’lere, edinecekleri tapınak sırlarını bir başkasına
anlatmama yolunda verdikleri söz karşılığında, aldıkları unvan. Herodotos (1991) Herodot Tarihi,  Çev.M. Ökmen, Remzi Kitabevi, İstanbul, II.143, 144.
[22] Platon (2001) Timaios, Çev. E. Güney; L. Ay, Sosyal Yayınlar, İstanbul, s.16.
[23] Aslında Hesiodos, gerçekleri biliyordu da, sırf edebi hünerini göstermek, mitolojiye renk katmak için mi bu yola baş vurdu da Yunanlılar bunlara kandılar, yoksa o da mı bunlara inanıyordu ? bilinmez. Ancak biz,
Hesiodos’un gerçekleri bildiği kanısındayız.
[24] Bu olay, Rapa Nui adasındaki devasa heykellerin başları üzerinde gördüğümüz taşların kaynağını açıklar içeriktedir. Joseph’e göre, Bolivya’nın yaradılış miti Munduku’da, yaratıcı Güneş tanrısı Ra-imi, (İnka’larda İnti-Ra-İmi) yeryüzünü, daha önemsiz bir tanrının başının üzerinde düz bir taş şekli (tamu) vererek yaratmıştır. Joseph, Frank (2005) Kayıp Uygarlık Atlantis, Çev. N. Nirven, Dharma Yayınları, İstanbul, s.295, 296. Düzgüner (2007) “Yurt, Praitorion, Kilise ve Cami Mimarisi İlişkileriyle Volkanlar”, mimar.ist, Sayı: 23, Şek.2, 3.
[25] Erhat’ın özetlediği mitosta, Helios’un arabasının sıcaklığının (kor hale gelmiş Marduk) doğada yarattığı etki
tamamen doğrudur. Ancak Yunanistan’daki yer isimleri imgeseldir. Zira, İÖ 4,000-3,500 arasında, Yunanlılar
henüz Yunanistan’da değillerdi. Erhat, a.g.e., s.243, 244.
[26] ML./XV.440.
[27] 2. yüzyılda, Asya’da “Oxus” olarak da anılan Amuderya’da, Aşkabat-Firuz arasındaki Nisa kentindeki Pantheon benzeri yuvarlak planlı (tholos) Ateş tapınağıyla krş. Bkz. Galina A. Pugaçenkova (1958) Puti Razvitiya Arhitektury Yuznogo Turkmenistana Pory Rabovladeniya i Feodalizma, Moskova, s.118-142.
Çeşmeli, İbrahim (2007) “Orta Asya ve Karahanlı Dönemi Mimarisi”, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul,
s.174.
[28] Ünsal, Behçet (1973) Mimari Tarihi, İDMMAY., İstanbul, s.515-519, Res.539, 544. Robertson, D. S. (1969)
Greek And  Roman  Architecture, Cambridge University Press, London, s.246-251, Fig.104, Plt.XVIa, XVII.
[29] Carpiceci, a.g.e.,  s.5.
[30] İÖ 7.-5. yüzyıllarda, ölü yakma geleneğine bağlı olarak, içine ölünün yanmış kemik ve küllerinin konulduğu,
terra kotta ya da nadiren bronzdan yapılmış, insan başlı, yuvarlak gövdeli urneler.  Tulunay, E. Tül (1992) Etrüsk Sanatı, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, s.69, Fig. 53a, b, 54.
[31] Azteklerin efsanevi Aztlan adasından Amerika kıtasına göçlerini gösteren betimlemede, halkın, Asya’ya yakın
bir adadan göç ettiği, batıdan doğuya doğru tasvir edilen betimlemeden anlaşılmaktadır. Günümüzde Çin’de,
X’ian’ın 140 km güneybatısında, 100’e yakın piramidin bulunduğu kutsal alan göz önünde bulundurulduğunda, adanın üzerinde gösterilmiş piramit tapınak, olasılıkla, çok yakınında batık bir piramit bulunan Yonaguni adası olabilir.
[32] Tulunay, a.g.e., s.70, Fig.52. Townsend, Richard F. (2001)  Aztekler, Çev. M. Özdemir, Arkadaş Yayınevi,
Ankara, s.45, Fig.20, 21, s.162, Fig.102, 103, s.185, Fig.119. Coe, Michael D. (2002) Mayalar, Çev. M. Özdemir, Arkadaş Yayınevi, Ankara, s.75, 76, Fig. 32, s.136, 138, Fig.80.
[33] Ünsal, a.g.e., s.431-433, Res.433a, 437. Tulunay, a.g.e., s.36, 69, Fig.23, 24, 26. Kurbanın karaciğer, kalp ya da  bağırsaklarına bakarak, gelecek hakkında kehanet, Mısır’dan Mezopotamya, Anadolu ve oradan da Yunanistan’a geçmiştir. Mısır örneği için bkz. Herodotos, a.g.e., II.58.
[34] Tulunay, a.g.e., s.83, 84, Fig.65. Pasinli, Alpay (1989) İstanbul Archaeological Museums, A turizm Yayınları,
İstanbul, s.18-33.
[35] ML./X.303. Ataları, Troia prensi Aeneas (Aeneias) vasıtasıyla Aphrodite ve üvey babası volkan tanrısı
Hephaistos’a dayanmaktadır. Pantheon’un volkana (yurt-tepee) benzer yapısı, bu yönden de dikkat çekicidir.
[36] Çeşmeli, İbrahim (2006)  “9-12. Yüzyıllar Arasında Orta Asya’da Yapılmış olan Mezar Yapılarının Tipolojisi”, Arkeoloji ve Sanat Dergisi, Sayı: 121, s.98.
[37] Yurt’un (ger-tepee) kosmos’a işaret eden çatı biçeminden doğup, daha sonra tuğla konstrüksiyonuyla birlikte
kubbe mimarisine dönüşen “Kubbe-i Türkiyye” için Bkz. Emel Esin (2003) Türklerde Maddi Kültürün Oluşumu, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, s.124, 125.
[38] Tek gözleri tepede (tepee, dağ tepesi-krater) olan devler (yanardağlar).
[39] Orta Asya’yı gösteren, dünyanın uzaydan çekilmiş fotoğrafında, Taklamakan çölü bir göz şeklinde görülmektedir. Asya kökenli Mısır’da ,“Khem=Ra’nın gözü”, Mısır’dan yola çıkarak, Hazar denizinin
kuzeyinden Orta Asya’ya, Nuh tufanındaki çıkışlarından sonra ikinci kez varan Tokara Türkleri’nin “Kem” olarak adlandırdığı bölge, dilimizdeki “kem göz”le ilgili olarak, mavi göz boncuklarıyla ilişkilidir. Chavannes buraya, “Tou-kiue-che-Turqche=Türk kem gözü” demektedir. Chavannes, Edouard (2006) Batı Türkleri Tarihi, Çev. M. Sirman, Töre Yayın Grubu, İstanbul, s.203. Japonya’nın güneyindeki Tokara ve Amami adaları, günümüzde hâlâ aynı adlarla anılmaktadır. Dionysos Dendritis’in  ünvanıyla çakışan dendriti (petroglif) sanatına ait Asya örneklerinde, at ya da geyik üzerinde tasvir edilen ikiliye “Amam” denirdi. Adanın bu isimle yakın ilişkisi olduğu açıktır.  Sudan’ın Kızıldeniz kıyısındaki Tokar kentiyle, Adıyaman’ın, şimdiki adı Dikmen olan  “Tokarız” Köyü, Tokara’lıların göç yollarına işaret etmesi yönünde dikkat çekicidir.
[40] ML./X,252.
[41] Oyhon, Edith; Etingü, Bente (1999) Churches in Istanbul, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, s.65.
[42] Dizdar S. İrem (2007) “Arap Camisi Cephe Kurgusu”, Yapı, Sayı. 309, s.65.
[43] Oyhon; Etingü, a.g.e., s.34., 69, 83, 85, 86, 114, 120.
[44] Giriş dahil, sekiz mekan oluşturan planı, Azteklerde Yurt yerleşimlerine işaret eden Historia Tolteca-Chichimeca kodeksinde yer alan Chicomoztoc mağaraları betimlemesiyle, İstanbul’daki Zeus Hippios tapınağının planlarını karşılaştırınız. Townsend, a.g.e., Res.34. Düzgüner (2007) mimar.ist, Sayı: 23, s.82-85,
Şek.10.
[45] Çin’de, X’injiang-Sincan-Doğu Türkeli özerk bölgesi.
[46] Tevrat  (1974) (Kitabı Mukaddes-Eski ve Yeni Ahit), Kitabı Mukaddes Şirketi, İstanbul, Tekvin: 9.18-29. krş.
Herodotos’ta, Mısırlıların  tanrı yaşlarının hesaplamaları.Herodotos, a.g.e., II.144, 145.
[47] Joseph, göksel olayı tarihsel anlamda her ne kadar yayıp dağıtmış olsa da, verdiği en eski İÖ 4. binin sonu
tarihi, Carpiceci ve bizim saptadığımız tarihi yaklaşık olarak karşılamaktadır. Joseph, a.g.e., s.60, 61-75.
[48] Erhat, a.g.e., s.268.
[49] Coe, a.g.e., s.1, 191.
[50] Erhat, a.g.e., s.24. Düzgüner (2006) “Byzantion Dönemindeki Kurgusuyla Bir Anadolu Mucizesi: İstanbul”,
mimar.ist, Sayı: 21, s.99, 100, Şek.9.
[51] Erhat, a.g.e., s.45. Günümüzde, Güney Amerika, Avrupa, İngiltere ve İskoçya’da “Fireball Festivals” adıyla
kutlanan, ve insanların birbirlerine ateş topu fırlatarak eğlendikleri bayramların, Phoibos Apollon’la ilgili olduğu kanısındayız.
[52] Şekle ait rakamlarla ilgili detaylar için Bkz. Düzgüner , a.g.e., Şek.4.
[53] Bu nedenle korkarlar tanrılar, Apollon’dan. Bkz. Erhat, a.g.e., s.47.
[54] Kûran-ı Kerîm (1962), (Çev. B. Atalay), Doğan Kardeş Matbaacılık Sanayii A. Ş, İstanbul, Kehif: 83-98.
[55] ML./XI.16.  “Zu’l-Karneyn” de, tıpkı “Zul Hijjah; zi-l-hicce”  gibi kozmik gök cisimleriyle dünya arasındaki olayları ifade etmektedir.
[56] Kutsal kitaplarla çeşitli mitoslarda, Tanrı’nın kötülükte olan insanları tufan ve ateşle cezalandırmasıyla, “Apollon=Cezalandırmak” ve “apello=Kötülüğü önlemek”” anlamları için Bkz. Erhat, a.g.e., s.44.
[57] Fuchs, Werner (1969) Die Skulptur der Griechen, Hirmer Verlac, München, s.459-464, Fig. 539-545.  Çin’in “Büyük Lös” bölgelerinde, bunların altında yer alan metallerle kaplı tabakaların varlığı bilimsel bir gerçektir. Konuyla ilgili araştırmalardan birkaçı, Beijing’de, 24-27 Eylül 2006 tarihinde gerçekleştirilen 7. Uluslararası Çevresel Jeokimya Sempozyumu’nda; Yonghua Li-Linsheng Yang-Wuyi Wang tarafından verilen 11. bildiri: “Enviromental behaviors of mercury and lead in the soil of polymetallic deposit areas in Western Hunan Province; Haiyan Kang-Zongming Xin, Lili Sun tarafından verilen 55. bildiride: “Chemical reduction of nitrate by nanoscale Fe/Ni bimetallic particles” adlı konferanslar yanında, daha pek çok Rus, Amerikan ve Çin kaynaklarında yer almaktadır.
[58] Düzgüner (2007) mimar.ist, Sayı:23, s.77-89.
[59] Düzgüner (2004) Iustinianus Dönemi’nde İstanbul’da Yapılar, Procopius’un Birinci Kitabının Analizi,
Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, Fig.61, 62.
[60] Erhat, a.g.e., s.250, 251.
[61] Mansel, Arif Müfid (1963) Ege ve Yunan Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, s.199.
[62] Sözen, M.; Tanyeli, U. (2003) Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, s.196. Saltuk, Secda (1990) Mitoloji Sözlüğü, İnkilâp Kitabevi, İstanbul, s.127.
[63] Adını Chou döneminde (İÖ 1050-249), proto-Türk sayılan Chou’lardan aldığı kuşkusuz olan Zhoukoudian
(Chou  kou Tien) için Bkz. Esin, a.g.e., s.36-38. Byzantion’da benzer bir semt adı (Ioukoundianai) için Bkz.
Procopius, a.g.e., s.43, md.32.
[64] Roma Vesta tapınağının kubbesinin ortasında, aynı yurt’larda olduğu gibi bir duman deliği vardı. Tivolideki Vesta tapınağı’nda da benzerinin olduğu öngörülebilir. Ünsal, a.g.e., s.515, Res.538a, b, c, d. Wycherley, R.
E. (1967) How the Greeks Built Cities, Macmillan  And Company Limited, London, s.134-136.
[65] X’injiang’da (Taklamakan çölü-Sincan Özerk bölgesi), Tokara Türkleri tarafından yapılmış freskolardan birinde tespit edilen Nuwa (Nuh) ve karısı Fuxi’nin elinde de, uygulamalı matematiğe ait aletlerinden, gönye, kompas ya da pergel olabilecek nesnelerin görülmesi ilgi çekicidir.
[66] (Esk. trk. K.) Cehennem. ML./XIX,39. Bkz. “Tamuġ”. Esin, a.g.e., s.182.
[67] Düzgüner (2007) mimar.ist, Sayı: 23, Şek.6.
[68] Herodotos, a.g.e., II. 51. Ökmen, kitabın sonunda verdiği dip notta: “Kabirler. Özellikle Lemnos,  İmbros ve Samothrake adalarında tapılan tanrılardır. Ateş ve volkan perileri. Hephaistos’un oğulları olurlarmış”, demektedir. Herodotos, a.g.e., s.477, dn.57. Freud, Yahudilerin Tanrısı Yehova’nın da bir ateş tanrısı olduğu kanısındadır. Freud, Sigmund (1999) Dinin Kökenleri, Çev. S. Budak, Öteki Yayınevi, Ankara, s.278-285.
[69] Koşudan yana dünyanın ayağına en çabuk insanları (mağara Ethiopia’lıları). Bkz. Herodotos, a.g.e., IV.183.
[70] Coe, a.g.e., Lev. V, Fig.47, 62, 137. Saçları yılan (lav akıntıları) tasvirli Gorgo başının, Uzak Doğu’daki felaket sırasında, lavlara karışan “Tüylü Kotuz” u tasvir ettiği anlaşılmaktadır. Yüzündeki acı gülümseme, çektiği ızdırabın ifadesidir. Maya, Aztek ve İnka’larda da kutsal sayılan tüy ve Gorgo başı, bunların asıl kaynağına işaret eder görünmektedir.  Türklerde de görülen Gorgo başı ve Tüylü kotuz için Bkz. Esin,  a.g.e., s.182, 183, Fig.181, 188, 193, 197. ABD.’de 19. yüzyıl başlarında, kökenleri Uzak Doğu olduğu açık olan Kızılderililerden kovboylara geçen ve  at hırsızlarının katrana bulanarak üzerlerine tavuk tüyleri yapıştırma geleneğinin, Uzak Doğu’daki büyük felaket ve Tüylü Kotuz’u hatırlatan bir ceza  olduğu açıktır. Libya’da (Aithiopia-Etyopya-eski, Habeşistan) Gorgo’nun varlığı için Bkz. Herodotos, II.91, s.111. Erhat, a.g.e., s.243.
[71] Coe, a.g.e., Lev. X, XIII, XIV, XV, XVI, XVII, Fig.29, 34, 56, 72, 75, 93, 104, 109, 137, 138, 141, 153.
Townsend, a.g.e., Fig.5, 15, 17, 18, 34, 43, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 55, 61, 68, 86, 108, 127, 134, 141.
[72] Townsend, a.g.e., Fig.67.
[73] Moğol ve Türklerde “kartal” ritüeli, Anadolu ve Yunan mitolojisinde “Pleiades”, yani Yedi Kandilli Süreyya
(Ülker) burcunu temsil etmekteydi. Bu burca dikkatle bakıldığında, üzerindeki kartal motifini görmek olasıdır.
Düzgüner , a.g.e., s.80.
[74] Düzgüner , a.g.e., s.86.
  

PANTHEON / I


BİR GÜNEŞ (ATEŞ KÜLTÜ) TAPINAĞI: PANTHEON


“İlâhi
Tavus Kuşu’nun boynundaki renklerle,[1] Kara[2] ve Koyu Maviye[3] Selam Olsun![4] - Sıska, Uzun Kulaklı Alıklara[5] Selam Olsun! - Tanrı Korkusuyla, Suyla Kuruyup Giden[6] Koca Göz’e[7] Selam Olsun! - Erkek gibi Kaba Saçlı Kadına Selam Olsun![8] - İnsanı Dehşete Düşüren Korkuya, Ürkütücü nefes alıp verip Korkutana[9] Selam üstüne Selam Olsun!  - Selam Olsun, dehşet saçan dişleriyle Uzun Zamanda  Kuruyana[10] Selam Olsun! - Ürkütücü Görünüşünün önünde eğilip selamlıyorum Seni! Senin Kara Görüntüne[11] Selam Olsun! - Yakıp Yıktığın Herşeye Selam Olsun! Ey Maymun Suratlı,[12] Önünde Eğilip Selamlıyorum Seni! - Korkunun Dağıtıcısı, Güneş Gözü’nün Oğlu,[13] Önünde Eğilip Selamlıyorum Seni! - Ey, Herşeyi altüst Edip Tepeden Herşeyi Savuran,[14] Sana Selam Olsun! -  Selam Sana, Yavaş Hareket Edip (sinsice)[15]  Ölçüsü Olmayan,  Selam Sana Selam! -  Yanıp Yakanın Oğlu,[16] Kim bu kadar Hızlı Şeylere sahip olabilir,[17] Selam Sana! - Kashyapa’nın Küstah Dik Bakışlı Oğlu,[18] Selam Sana! -  Hükmünü kurup zalimce ve çok çabukça herşeyi mahvettiğin için  Tatmin oldun mu! -                                                                                                                         Tanrılar, şeytanlar, insanlar ve korkular içindeki halkın Senin yüzünden düştüğü sıkıntıyı biliyorsun! -                                                                                                                                            Eğer hakimiyetinden düşen Brahma, İndra, Yama ve 7 mübarek Azize bir bakarsan! - Onların nesilleriyle birlikte her şeylerini nasıl mahvettiğini görürsün! - Kerem et (lütfet) Ey Satürn![19] Önünde eğilerek Selamlıyorum Seni!”.
                                                                                                                                 Hint mitolojisinden.[20]


Mitolojik verileri kavrayabilmemiz için, Platon’un (İÖ 428-347),  Timaios” adlı eserinde, yaşlı bir Mısırlı rahiple Solon (İÖ 640-558) arasında geçen diyalog, bu konuda, belki de en belirgin örneği oluşturuyor. Platon, Mısırlı rahibin Solon’a verdiği sırda (piromis)[21], şöyle söylediğini yazıyor: “...’Ah Solon, Solon, demiş, siz Hellenler, her zaman çocuksunuz, sizin memleketinizde hiç ihtiyar yok”.[22] Rahibin sözlerine açıklık getirdiği Helios’la Phaeton’un hikayesinden, aslen Anadolu kökenli olan Askra’lı (Boiotia) ozan Hesiodos’un (İÖ 8. yüzyıl), mitoslardaki gerçekleri, nasıl masalsı ve abartılı bir üslupla aktardığı anlaşılıyor Yunanlılara.[23] Aslında olay, Jüpiter’in uydusu Marduk’un (Nibiru-Tishya-Pushya), yeryüzü atmosferine sürtünerek geçmesi sırasında, uydunun ardında oluşan ışığın, Helios’un kuadriga’sına (quadriga) benzetilmesine dayanmaktadır. Marduk’tan yeryüzüne düşen kor halindeki kaya parçaları,[24] arabayı babasından habersiz alıp kanatlı atlara (pegasos) hakim olamayan ve yeryüzüne düşüp ölen Phaeton’un, parçalanan arabasına benzetilmiş.[25] Öykü, düşsel ya da imgesel yargılar değil, yukarıda da değinildiği gibi gerçeklere dayalı göksel bir olaydır. Mitolojiyi bu bağlamda irdeleyecek olursak, masalsıların içindeki gerçekleri görmemiz daha bir kolay olacaktır.

Jüpiter’in uydusu Marduk’un (Nibiru, Tishya-Pushya), dünya atmosferini Afrika’da Turkana gölü-Çin’de Datong ve Yen-Men doğrultusunda katettiği yol sırasında, dünyada oluşturduğu karni (Zu’l-Karneyn-tütsü) etkisinin göksel görünümü (kroki).


 
Mitoslardaki tüm tanrılara (pan=tüm; theos=tanrılar) adanan Pantheon (Panteon-Πάνθεον), Pausanis’a göre, Anadolu ve Yunan mimarisinde, aynı bağlamdaki pek çok yapıdan biridir. İtalyan ünlülerinden Raffaelio, II. Vittorio – Emmanuele ve I. Umberto’nun mezarları buradadır. Mimarisi örnek alınarak yapılmış bir diğer benzeri, Paris’te Quartier Latin’de, yapımı 1812’de tamamlanmış olan ve pek çok ünlü Fransız’ın gömülü olduğu Paris Pantheonu’dur.[26]

Roma’da ilk kez, Augustus  (Caius Julius Caesar Octavianus) döneminde (İÖ 63-14) başlamış olan inşaat, Agrippa (Marcus Vipsanius, İÖ 63-12) tarafından İÖ 27’de tamamlanmıştır. Titus (Flavius Sabinus Vespasianus, 39-81) dönemindeki Mars Meydanı yangınında (80) yok olan yapının yeniden inşasına, Hadrianus (Publius Aelius, 76-138) döneminde başlanmış ve Antoninus Pius (Titus Aurelius Fulvus Boionius Arrius, 86 ?-161) tarafından tamamlanmıştı. Daha sonra, imparator Septimius Severus (Lucius-Aurelius Antonius, 146-211) ve Caracalla (Marcus Aurelius Antonius Bassianus, 188-217) tarafından, restorasyonu 202’de gerçekleştirilen ve muazzam, zengin portikli girişi 2. yüzyılda Hadrian’a ait olan  Pantheon, dikkat çekici bir mimari özelliğe sahiptir.[27] Ünsal’a göre yapı, Etrüsk tipinde, tripl sella’lı bir rotunda’dır (yuvarlak planlı-tholos).[28] İÖ 3. bin Ege göçlerinde adları geçen tüm kavimlerde olduğu gibi, Etrüsklerin de Anadolu, Mezopotamya ve Mısır uzantısında, Uzak Doğu kökenine dayandığı kuşkusuz.[29] Ön Asya’daki İnanç kökenleri ise, Mısır’da Eski Krallık dönemine kadar uzanıyor [İÖ 2650-2134. kanope’ler (kanopi)].[30] Antik Mısır’la aynı kökene dayalı oldukları şüphe götürmeyen Maya ve Azteklerde de görülen,[31] tören ve ölü maskları yanında,[32] karaciğerin mikro kosmos’u temsil ettiği yolundaki inançlardan doğan, yuvarlak yapı planlarının, tapınak ve gömü mimarilerine yansıdığı anlaşılıyor.[33]

Bunların arasında,  işçilik açısından karşılaştırılamayacak derecede farklılıklar göstermesine karşın, İskender Lahti’yle (İÖ 4. yüzyıl sonları) olan üslûp benzerliği yadsınamayacak Voiterre Urne’si (İÖ 2. yüzyıl sonu) üzerindeki betimlemeler, Etrüsk sanatının kaynağını gösterir bir işaret olarak kabul edilebilir görünmektedir.[34]

Yine Ünsal’a göre, tarihçi Dion Kassios (155-235), yapının Gens Julia’ya[35] ithaf edildiğini, kubbesinin ise cennetin semasına benzetildiğine değinmektedir. Bu tarif bize, çok yakından bildiğimiz, yurt (ger-tepee)[36] ve praitorion’lardaki kubbenin mikro kosmos tasvirine ait bilgileri anımsatıyor.[37] Özellikle alınlıkta (aetos) yer alan bronz kabartmalarla süslü Gigantomahi (Gigantomakhia) sahnesiyle, Uzak Doğu’daki volkanik faaliyetleri konu alan devlerle (Kyklopes-Tepegöz-volkan[38]) tanrılar arasındaki savaş sahneleri, Bergama Zeus Sunağı’ndaki sahnelerden soyutlanamaz.
Yapının görkemli girişinden geçip sella’ya varıldığında, sağdaki büyük nişte baş tanrı Zeus,  diğer küçük nişlerde diğer tanrılar, bunun üzerindeki frizde ise, tanrıların epifani’sine (epiphaneia-επιφανεια)  işaret eden kör kapı ya da pencereler arasında, ikinci derece tanrılar yer alıyor.

Tüm yüksekliğin yaklaşık yarısını kapsayan kubbenin, iç kısmında oluşturulmuş kasetlerin ortasındaki bronzdan rozet motifleri, uzayın derinliklerinden dünyaya ulaşan yıldızları (gök kubbe-kosmos) tasvir etmektedir. Yukarıya doğru bizlerden uzaklaşırken orantılı biçimde küçülen, çevresi silmeli kasetler, kainatın büyüklük ve derinliğine işaret eder gibidir. Nihayet, yukarıya doğru beş sıra devam eden kaset işçiliğinin ardından, portakal dilimleri şeklinde betimlenmiş düz bir bölüm ve tam ortada 4,50 m çapında, etrafı bronz silmelerle çevrili yuvarlak bir açıklık oluşturan (ışık kaynağı-güneş ve ay) Okulus (Oculus-tanrının gözü)[39] yer almaktadır. Bu motif, bizlere hiç yabancı değildir. Günümüzde Japonya’nın arması olan motifin, bir rastlantı olmadığı, “güneşin gözü-tanrının gözü” anlamlarında, geleneksel Uzak Doğu kaynaklı olduğu ortadadır.[40]

Okulus tasvirlerine, pek çok kilise mimarisinde rastlamak olasıdır. Gök kubbenin betimlendiği üçgen alınlıkların altında, sanki bu sembolün mührü gibi yer alan Okulus’u, Fransa’da Notre Dam Katedrali’nin ana girişinin üzerinde, İstanbul’da; sembolik biçime dönüştürülmüş şekilde Surp Hovannes Ermeni Katolik Kilisesi,[41] Arap Camii son cemaat yeri cephesindeki kapı ve pencereler,[42] Surp Boğos (St. Paul) Kilisesi, St. Anthony Padua Kilisesi, Kutsal Bakire Meryem Kilisesi, son derece stilize şekilde St. Stephen Kilisesi ve Ayia Triada kiliseleriyle Kariye Müzesi’nin iç narteksinin kubbe içi tasvirinde (St. Saviour in Chora Kilisesi) görmekteyiz. Khora’da, kubbenin orta kısmındaki güneş sembolünü oluşturan daire içindeki Meryem’in kucağında çocuk İsa tasviri, görünür ya da görünmez her şeyin yaratıcısı anlamında “Pantokrator”u temsil etmektedir. Güney şapelinin kubbesindeki İsa tasvirinin arkasında, yine bir daire içinde betimlenmiş haçın (Türklerde güneş çarkı-svastika), temsil ettiği sembolün diğer bir ifadesine işaret ettiği açıktır. Merkezin etrafında ışınsal olarak uzanan ve uçlarında figürler bulunan bezemelerle, Pantheon’un Okulus’u ya da Japonya’nın güneş sembolü arması arasındaki benzerlik ve köken birliğini yadsımak olası değildir.[43]
Pantheon kesitinde Okulus açıklığı ve altta, zemin planı.[44]
30224artimages.htm: (www.utexas.edu/courses/romanciv/30224art1images.htm -18k).



Uzak Doğu ve Taklamakan’da[45] gördüğümüz yurt tipi mimarinin geçmişinin tahminlerden çok daha eskiye dayandığı anlaşılmaktadır. Nuh, Tevrat’ta oğlu Yafet’e şöyle sesleniyor:
    “...Kenân lânetli olsun,
      Kardeşine kullar kulu olacaktır.
                  Ve dedi:
      Samın Allahı RAB mubarek olsun,
      Ve Kenân ona kul olsun.
      Allah Yafete genişlik versin,
      Ve Samın çadırlarında otursun”.[46]

Japonya’nın güneş arması.



Nuh tufanının yalnızca büyük bir sel baskını değil, bundan önce, tektonik ve insanlar üzerinde son derece etkileyici dramatik olaylara neden olduğu, çeşitli kayıtlarda yer almaktadır. Daha çok tarihsel belge niteliğindeki Tevrat’ta, Adem’in nesillerine ait verilen yaş tespitlerine dayanarak yaptığımız araştırmalarda, tufan tarihini yaklaşık olarak İÖ 4,000-3,500 olarak saptayabilmekteyiz.[47] Marduk olayının Satürn’ün, gölgesinde kaldığı Jüpiter’in uydusuyla ilişkili olduğunu, Hint kaynaklarında İÖ 6. yüzyılda yaşamış, hikmet sahibi bir keşiş olan Brahma’nın manasaputra’sı Kashyapa’ya (yani, arzu-doğum-oğul üçlüsü) ait Brahma İndra, Veda-Maitrayana ve Brahmana Upanishad inançlarına göre yazılmış yukarıdaki ilâhide; Ovidius’un, “Değişimler” adlı eserinde;[48] Sümer ve Asur’larda Nibiru ya da Marduk’la ilgili mitoslar yanında, Mayalara ait bir “Chilam Balam” kitabında geçen şiirde[49] açıkça tespit edebiliyoruz. Chou Türkleri ve sonraki Çin mitosunda “Lo nehri”, Moğol ve Türklerde “Erk nehri”, Mısır’ın ölüler kitabında “Nun”, Sümer ve Asurlarda “Ölüm denizi”, Anadolu ve Yunan mitoslarında Akheron ırmağı olarak geçen bu deniz,[50] Japonya ile Asya arasında yer alan Japon denizi, Sarı deniz, Doğu ve Güney Çin denizindeki tektonik ve jeolojik çöküntülerle ilgilidir. Buradaki sıralama, tufan sonrası göçün kaynağına da işaret eder görünmektedir.

Bölgedeki doğa üstü felaketlere ilişkin en güzel betimlemeleri oluşturan Bergama Zeus Sunağı’nın rölyeflerinde, gövdelerinin aşağısı yılan şeklindeki Gigant’lar, devler (Kyklopes-Volkanlar) olarak tanımlanan ve volkanlardan yılankavi kıvrımlarla akan lavları temsil etmektedir. Tasvirlerde bunlar, tanrılar tarafından toprağa gömülmekte, yani bir süre sonra verimli toprak ve doğa harikası olacak tabiatı simgelemektedir. Marduk’un Anadolu ve Yunan mitosundaki gizemli ve gizli karşılığı olan Apollon (phoibos= parlak. ışık),[51] dünya atmosferine teğet geçerkenki sürtünme sırasında, arkasında oluşan ateş kuyruğu (kılıç) ya da Apollon’un okları şeklinde yorumlanan ateş topları, yeryüzünü ok yağmuruna tutmuştu.

a= Bir yanardağdaki (Kyklop-dev) oluşumların mitolojik değerlendirilmesi: 1= Püskürük kütlelerin volüt şeklindeki helezoni kıvrımları; 2= Krater ya da yanardağ ağzı anlamına da gelen tono (krater-okulus, chimney), yurt’ta gök kubbe (kosmos); 3= Baca (Toroo-Hayat Ağacı); 4= Kör bacalar (Hayat ağacı dalları); 5= Yılankavi şekilde kraterden aşağı akan lavlar (Gigant’lar-Dragon); 6= Magma (Gal Golompt-Hades); 7= Phoibos Apollon’un ışıklı okları (Marduk’tan yeryüzüne düşen kor parçalar); b= Antik yurt’tan kesit;[52] c= Pantheon’un içinden görünüm (Robertson, 1969).


Bunlar, ışınsal parlak görünümleri nedeniyle Apollon’un acımasız okları şeklinde tanımlanmıştır.[53] Apollon (Marduk), volkanları tetiklediği gibi, oluşturduğu çok yüksek ısıyla, kimyada “karni” denilen olayı gerçekleştirmiş, bölgeyi çeşitli metallerden oluşan eriyiklerle kaplayarak, tektonik faaliyetlere de son vermiştir. Buradaki “karni” olayı, kutsal kitaplarda “Hazreti Zulkarneyn-Zu’l-Karneyn” olarak geçiyor.[54] Oysa, Arapçadaki “zul-zil” ekleri,[55] göksel olaylara işaret etmektedir. “karneyn” ise, yukarıda da açıklandığı gibi kimyasal bir olaydır. Apollon’un “karneios” ünvanı, onun mitolojideki Nibiru, ya da Marduk karşılığı olmasıyla doğrudan ilgilidir.[56] Dolayısıyla “Zulkarneyn” adı, jeolojik anlamda, Çin’de Yen-men ve Datong tektonik alanlarında oluşmuş, “göksel-karni” olayından başka bir şey değildir.[57]

Bu çerçevede, Nuh’un Yafet’e vasiyeti olan ve yurt olarak bilinen yapıların, Uzak Doğu’nun tektonik yapısı nedeniyle, Sam tarafından daha tufan öncesinde keşfedildiği, yani en geç İÖ 4,000-3,500’lere ait olduğu ileri sürülebilir görünmektedir. Bu tarzın, tıpkı günümüzde Japonlar tarafından depremlere dayanıklı ikametler yapabilme endişesinden kaynaklandığı ortadadır. Olasılıkla bu keşif sayesinde, her tektonik olayda sabit  ev ve bunun içindeki eşyaları kaybetme kaygısına son verilmiştir.[58] Yani bu yapılar temelde, göçebe toplum olmak ya da olmamakla ilişkili değildi.

İon sütun başlıklarındaki volütlerin kökenini oluşturduğu anlaşılan akıntı ya da donmuş lav eriyiklerinden çeşitli görüntüler.



Pantheon bu anlamda, yuvarlak sella’lı planı ve genel strüktürü itibariyle yurt’un, İstanbul’daki Zeus Hippios tapınağından sonraya ait olduğu anlaşılan, en muhteşem mimari örneğidir.[59]  Yurt, “tepee” anlamında, aynı zamanda bir volkan, yani dağ tasviridir. Bu nedenle, bu tip yapılarda, sella ya da naos’u örten ana kubbe bir “tepee= dağ”, çevresindeki yarım kubbeler ise, kutsal sayılan dağın diğer tepelerini (polyphemos)[60] betimlemektedir.

Bu tip mimari, ya da tinsel örf, adet ya da geleneklerin, Antik Anadolu ve Yunan sanatındaki varlığı ilgi çekicidir. Mansel, Arkaik dönemde Kleistenes’in reformlarına değindiği satırlarında, İÖ 508-507 senelerinde Attike ahalisinin oluşturduğu “file”ler, “şehir” (Atina), “kıyı” ve “iç bölge” olmak üzere üçe ayrılan bölgeler,  file’ler içinde “demos” adı verilen idari birlikler, her demos’un oluşturduğu komün’lerle bunların başındaki demarhos (demos) denen başkan”lar, 500 üyeli boule (bule) adı verilen meclis ve meclis üyelerinin kendi aralarında ayrıldığı ellişer kişilik 10 “prytaneia=encümen”e değinmektedir. Yazar, Prytaneia’ların sırayla ve birbirlerinin ardı sıra 36’şar günlük süreyle görev yaptıklarını; “Epistates” adı verilen başkanların her gün değiştiğini; bir kısım encümen üyelerinin gece gündüz görevlerini yürütürlerken “tholos” adı verilen bu yuvarlak planlı binada çalıştıklarını; yemeklerini burada yedikleri gibi, geceyi bile burada geçirdiklerinden bahsediyor.[61]

Tasarımlarını, volkanların kraterleriyle, püskürüklerinde oluşan volütler ve ana bacadan (Hayat Ağacı) yanlara doğru uzanan kör bacalardan (ağacın dalları) alan kulplarıyla, geleneksel Anadolu  ve Yunan kap formları.



Ancak yazar, praitorion’un içinde sürekli olarak yanan ocakla, tholos’un içinde oturan 50 prytaneia ve Epistates’in oturma düzenlerine değinmiyor. Kendi payımıza, buradaki geleneksel yerleşim düzeninin de, Orta Asya yurt’larındakine benzer şekilde olduğundan kuşku duymamaktayız.

Bu kentlerin Praitorion’larında (Prytaneion-Prytaneium)[62] hiç söndürülmeden sürekli olarak yakılan ocak, Uzak Doğu’da, Homo erectus’un (Sinanthropus Pekinensis-Pekin Adamı) ateşi ilk keşfettiği Zhoukoudian’daki (eski Chou kou Tien) [63] mağaradan başlayarak, batıya doğru Orta Asya, Hindistan, İran, Mısır, Ön Asya, Anadolu, Yunanistan, Roma ve Tivoli’de Hestia adına kutsanan Vesta mabetleri;[64] doğuda ise Maya, Aztek ve İnka’lara kadar varan çizgide inşa edilmiş güneş, ateş ya da ışık tapınakları, keşfin ne denli kutsal sayıldığının kanıtıdır. Hindistan ve Nepal gibi ülkelerde, ölülerin yakıldıktan sonra, küllerinin nehre karıştırılması adeti de, volkanik püskürüklerle yanan on binlerce insanın, lavlar ya da içine petrol karışmış nehirler aracılığıyla Akheron ırmağına, yani suya dökülmesiyle ilintilidir. Binlerce yıldır süren geleneğin asıl nedeni, volkanların, dolayısıyla ateşin kutsal sayılmasıdır.

Dor, İon ve Korinth sütunlarında, Hayat Ağacı’nı simgeleyen unsurlara ait tanımlar. 1=Dor üslubundaki sütun gövdesi (Hayat Ağacı) ve üzerinde, çanak şeklinde açılmış krater ağızlı sütun başlığı; 2= İon nizamındaki Hayat Ağacı üstünde, volkan püskürüklerinden oluşan volüt kıvrımları, ya da lav akıntılarında oluşan kıvrımları gösteriri İon sütun başlığı; 3= Korinth nizamında Hayat Ağacı üzerinde, volkan püskürüklerinin ardından, doğada yeni oluşan pınarlarla hayat bulan akant, lotüs ve palmet motifleriyle süslü, adeta bir sepetten taşan bitki ve çiçek motiflerinden oluşan Korinth sütun başlığı; a= Tüm nizamlarda ortaklaşa kullanılan abaküs (tamu-hesap tahtası).



Yurt, ya da volkana benzer işaretleri Anadolu ve Yunan kültürlerindeki kap formlarında görmek, oldukça ilgi çekicidir. Bu çerçevede, volkanın kraterini örnekleyen, ağzın yan taraflarında, magmadan yanlara ağaç dalları şeklinde çıkan, kör kanallara işaret eder yarım ve tam kulplu “hydria” (g); yanardağ kraterleriyle aynı adı taşıyan volütlü (a) , kalix (b) ve çan (d) “krater”ler; ayaklı ya da ayaksız “kylix”ler (k, m); “lekythos”lar (ı, m); “oksibation”lar; “pelike” (e), “skyphos” (n) ya da “stamnos”lar (h), bunlar arasında sayılabilecek, pişmiş toprak kap türlerini oluşturmaktadır. Özce, İÖ 4,000-3,500 arasında oluşan tektonik olaylar ve ardından gelen sel felaketi, insanları o denli etkilemişti ki, buna ait sembolik biçemler, insanların tapınması yanında, güncel hayatlarında mutfaklarına kadar girmişti. Olasılıkla bunda, püskürüklerin ardından yağan şiddetli yağmurun, çanağa benzer şekildeki volkan kraterlerinin içini, su ve çamurla doldurmuş olmasının etkisi olsa gerektir. Bunlara, sanki volkan patlamalarının habercisi gibi görülebilecek eski tip zil ve çan formlarını da eklemek mümkündür.

a= Babil’de ele geçen bir silindir mühürde, olasılıkla okyanusu temsil eden deniz sembolü üzerinde  Marduk.  Tanrı  sol elinde, büyük olasılıkla üzeri ölçekli bir kompas ya da gönye ve dairesel açı ölçer (minkale-iletki) tutuyor.[65] Bunları göğsüne bastırmış, öğünüyor. Sağ elinde ensesine kadar uzanan bir thyrsos tutmuş. Altta, ayakları dibinde kıvrılmış biçimde tasvir edilmiş, Sümerlerin göçüne neden olan ejder (Gigant, yanardağ lavları) figürü; b= Yaklaşık İÖ 2,000’de, Kültür taşıyıcısı Tokara Türklerine  ait  bir  freskoda,  ellerinde  kompas, gönye  ya  da  pergel  taşıyan  Nuwa (Nuh)  ve  karısı Fuxi’ye ait fresko (duvar resmi). Nüwa-Wikipedia, the free encyclopedia: (www.en.wikipedia. org/wiki/Nüwa-36k); c=  Bir Maya şaman’ı, volkanın fışkıran lavlarını temsil eden ejderin üzerinde, elindeki thyrsos ile onu yok etmeye çalışıyor (Coe’den alıntı); d= Amerika yerlilerine ait, kartal baş ve kanatlı bir totem (Hayat Ağacı).



Anadolu, Yunan ve Roma tapınaklarında, sütun başlıklarının üstünde yer alan abaküs’ün mimarideki adı “hesap tahtası”dır. Bu düz tabla, “tamu,[66] ölüler diyarı, cehennem” olarak da adlandırılıyor. Abaküs’ün bu bağlamdaki anlamı, Hayat Ağacı’nı temsil eden Mısır kaynaklı sütunlarla,[67] Anadolu ve Yunanistan’da ortaya çıkan Aiol, Dorik, İonik ve Korinth  nizamındaki örneklerde biçimlenmiş. Volkan ağzından çıkan duman ve sonrasında eriyik ya da donmuş haldeki magmanın oluşturduğu volütler yanında, yeni su kaynakları ve verimli toprakların oluşumuyla, açan çiçekleri tasvir eden akanthus, palmet ve lotüs’lerin üstündeki abaküs’ün (tamu), yukarıya doğru, üst aleme yapılan yolculukta ölüme işaret ettiği anlaşılıyor. Yani, volkan ağzına öykünen bu üç nizamdaki sütun başlıklarının üzerinde yer alan hesap tahtası, cehennem azabını (göğe yükselememe, tanrılara ulaşamama, Herodotos’taki kabir sırları)[68] temsil ediyor.

 Sonuç

Uzak Doğu, Hindistan, Mısır, Ön Asya ve Anadolu mitolojileri ne denli gerçekçiyse, Yunan mitolojisi bir o kadar masalsıdır. Olayların ardındaki gerçekleri bilemeyen bizler için, hoş vakit geçirtici, gülümseticidir. Oysa, tüm olayların gerçeklere dayalı olduğu anlaşılıyor. Ababe Bikila gibi Ethiopia kökenli olduğu anlaşılan Hermes’in, bir zamanların en hızlı koşucusu olduğundan kuşku yoktur. Günümüzde şan ve şöhrete ulaşan pek çok devlet ya da bilim adamı, sporcu, şarkıcı, artist, şair ya da ressam, Antik dönemlerde yaşamış olsalardı, yüzyıllar sonrasında efsaneleşmiş olabilecek her birinin, birer tanrı olarak kabul göreceklerinden kuşku yoktur. Örneğin, belki Naim Süleymanoğlu’ndan bile daha güçlü olabilecek Herakles, Marilyn Monroe’den çok daha güzel olabilecek Aphrodite gibi.[69]  Yani mitolojide yer alan tanrılar, ya göksel-yersel doğa üstü olaylarda kişilik kazandırılmış karakterler (Kyklop’lar); ya, fiziksel özellikleri çok abartılı kişiler (Herakles, Aphrodite); ya da, akıl, beceri, iyi ya da kötü karakterleriyle ün yapmış kişilerin (Mnemosyne, Hera, Hephaistos), zaman içinde abartılarak tanrılaştırılmış biçimleridir. Doğal ki bunlar, öncelikle halkın tabanında ün bulmuşlar, uzun bir zaman sonra tanrılaştırıldıklarında, ait oldukları toplum tarafından kolayca kabullenmişlerdir.

İnkalarda, La Gesta del Guerrero’da bulunan bir tasvirde yer alan ve geleneksel volkanik olaylardan kaçışı simgeleyen dragon kayığı. Soldan sağa doğru; 1= Gökten uçarak gelen savaş tanrısı, bir İnka askerine zafer çelengi veriyor; 2= Zafer sonrası kadeh kaldıran İnka kralı; 3= Krala kadeh sunan bir asker hizmetkar; 4= Kazanılan zaferi, dans ederek kutlayan kralın palyaçosu; 5= Tüm atribüleriyle ordu komutanı. 6= Ejder, olasılıkla püskürük kütlelerle beslenirken görülüyor. 7= Savaş ve  esirlerin kutsal kurban sahnesi. Mochica sanatı.
Elbrujoperu’s Xanga Site: (www.xanga.come/home.aspx?user=elbrujoğeru-87kn).


 
Zeki ve son derece akıllı Solon’un, Mısırlı rahip karşısında onurunun kırıldığından kuşku yok. Ancak din faktörünün, tüm zamanların en kırılgan çizgisini oluşturduğu göz önüne alındığında, günümüzde de olduğu gibi, insanlara bunu anlatabilmek son derece zor olsa gerektir. Kabul ettirebilmekse asla... Her şeye karşın, Solon’un masalsıları tekrar gözden geçirdiği, uzak bir varsayım olmamalıdır.

Mitolojinin Uzak Doğu kaynaklı olduğu, Moğolistan ve Çin’den Vietnem’a, Japonya’dan İndonezya adalarıyla, Maya, Aztek ve İnka’lara kadar uzanan çizgide gerçekleştirilen çeşitli festivallerde, şaman’ların yanında, ya da çeşitli kap formları ve tapınak mimarilerinde görülen Gorgo-Medusa başı tasvirlerinde;[70] Anadolu İon ve Yunan sanatında pek ender görebildiğimiz, Dionysos’un kutsal atribüsü “thyrsos” un,[71] elde tutulan kısa ve başa takılabilen formları yanında bazan Hayat Ağacı’yla[72] birlikte sıklıkla görülmesidir.

a= Vietnam’da her yıl yapılan Co Loa festivalinde, arka panoda Gorgo başlı dragon. Siyah giysili iki figürden soldaki, sağ yumruğunu çenesinde tutan Hacivat, sağda daha toplu olan ise, şapka ve kıyafetleriyle birlikte Karagöz’ü çağrıştırıyor. İki yanda, kırmızı giysili, şaman giysili figürler; b= Peru’da, Huaca de la Luna’da, bir piramidin I. Platformunda ortaya çıkarılan freskodaki Gorgo başı.. Huaca de La Luna: (www.arqueologia.com.ar/peru/laluna.htm-23k).


 
İÖ 4,000-3,500 arasındaki korkunç felaket, günümüzde hâlâ daha etkilerini göstermektedir. Uzak Doğu’da olduğu gibi  Amerika Birleşik Devletleri’nin Philadelphia Eyaleti’nde de “Dragon Boat Festivals” adı altında kutlanan ejder bayramları, tufan öncesi ve sonrasında yaşanan afetten hızla kaçışın simgesidir. Babil’de ele geçen bir silindir mühür üzerinde, Ejder Kayığı Festivalleri’ndekine bire bir benzer tanrı Marduk’a ait görünüm, son derece ilgi çekicidir. Coe’nin “Cacaxtla’dan genç bir Kartal Savaşçısı” olarak tanımladığı eserde: Sağ üst köşede püskürmekte olan volkandan kaçarken ayak tüyleri tütsülenmiş bir kuş; bunun solunda, başı kartal masklı ve kartal ayaklı, her iki eliyle sarıldığı thyrsos’la üzerinde durduğu ejderi (Gigant-lav) yok etmeye çalışan şaman; tasvirin en altındaki üçgen bölümlerde, ne olduğunu anlamak için yukarıya bakan, ya da kaçmaya çalışan yer altı varlıkları betimlenmiştir. İnka’larda da görülen benzer bir tasvir, bize göre Uzak Doğu’da yaşanan müthiş felaketin açık bir göstergesidir.

Amerika Kızılderilileri’ne ait, en altta Gorgo’nun kolları arasında tuttuğu insan figürünün ruhunun (yüzü beyaz boyalı, ölü), üstteki kartal (Pleiades) vasıtasıyla göğe uçurulduğunun betimlendiği totem tipiyle, Maya şaman’ı arasındaki olağanüstü benzerlik, gözlerden kaçmamaktadır. Büyük bir çoğunluğu ahşaptan yapılan totemlerin, şaman’ların yurt içinde gerçekleştirdikleri ayinlerden sonra, tono’dan (Okulus-Kem-Khem-tanrının gözü) kartal şeklinde göğe uçmaları hakkındaki ritüel hatırlandığında,[73] totemlerin, yurt içindeki Gal Golompt’ten (ateş, yurt’un en kutsal yeri, magma, Hades) tono’ya doğru dikilen Hayat Ağacı’nı simgelediği açıktır.

Türk ve Moğollarda, şaman’ların tono’dan göğe doğru kartal şeklinde uçtukları inancına dayalı mitos kapsamında, Ülker burcunun (Pleiades, M45, Yedi Kız Kardeş, ya da Yedi Kandilli Süreyya) kartal şeklinde görülmesine ait modern betim.



Pantheon’un bronz silmelerle çevrili Okulus’u ile yine bronzdan yapılmış rozetlerin, geceleri karanlıkta ay, gündüzleri loş sella içinde güneş ışığıyla elde ettiği parlaklıkla, ortada güneş ve tonoz içinde betimlenen yıldızların, kosmosu ne denli görkemle temsil ettiğini imgelemek zor olmasa gerektir. Ana girişte üçgen alınlıktaki gigantomahi sahnelerinde, bronzun parlaklığına görkem katan güneş ve ay ışığı düşünüldüğünde tasvirleri, ateşin gücüne eş parlaklıkla bağdaştırmamak oldukça zordur. Bu bağlamda Pantheon’un, tıpkı Didim (Didymaion) Apollon (phoibos-Marduk) mabedinde olduğu gibi, kozmik ateş (güneş) ve ışık tapınağı olduğu ortadadır.[74]